tag:blogger.com,1999:blog-6980149869170275262024-03-19T07:36:47.186+03:00Kadınca TürkTürk Kadınının gerçek sesi KADINCA TÜRK sayfalarında.. Sağlık güzelllik moda ve yaşam hepsi Kadınca Türk ile.VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.comBlogger4389125tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-78362486291085344982023-11-03T11:19:00.000+03:002023-11-03T11:19:15.907+03:00Kemik erimesi erkekleri de tehdit ediyor!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqnQ6z8OKFl7AS3_vhcJ4eL0bzHzfVr5sYn-L94J2xaloe3mxVpTcUpT_hoSdyH8TqKzjKvA2-W3QgJ6kQZtmFQqMBK7eM3I59dlfeoK5z2jXL5rzTUe6Ss3VFgZ8eumtmj_8m5prvA5x5/s1600/Kemik+erimesi+erkekleri+de+tehdit+ediyor%2521.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqnQ6z8OKFl7AS3_vhcJ4eL0bzHzfVr5sYn-L94J2xaloe3mxVpTcUpT_hoSdyH8TqKzjKvA2-W3QgJ6kQZtmFQqMBK7eM3I59dlfeoK5z2jXL5rzTUe6Ss3VFgZ8eumtmj_8m5prvA5x5/s1600/Kemik+erimesi+erkekleri+de+tehdit+ediyor%2521.jpg" /></a><b>Halk arasında "kemik erimesi" olarak da bilinen osteoporoz, dünyada en yaygın görülen iskelet sistemi hastalığı. Kırıklar oluşuncaya kadar belirgin bir ağrıya neden olmadığı için sinsi ilerleyen hastalık, bilinenin aksine sadece kadınları değil, erkekleri de tehdit ediyor. Bugün dünyada 50 yaş üzeri her 5 erkekten 1'i osteoporozdan etkilenirken, 2050 yılında erkeklerde bu hastalığa bağlı kalça kırığı riskinde % 310'luk bir artış bekleniyor.</b><br />
<br />
20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü... İnsan ömrünün uzamasına bağlı olarak yaşlı nüfusun artışı osteoporoz hastalığına yakalananların da sayısını hızla yükseltiyor. Bugün dünya genelinde 200 milyon osteoporoz hastası, kemik kaybına bağlı kırık tehdidiyle karşı karşıya.<br />
<br />
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilşad Sindel, bilinenin aksine erkeklerin de osteoporoz hastalığına yakalandıklarını hatta erkeklerde bu hastalığa bağlı kırık riskinin prostat kanseri riskinden daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. 50 yaş üzeri her 5 erkekten 1'inin osteoporozdan etkilendiğini belirten Sindel, "Osteoporoza bağlı kırıklar, 65 yaş altındaki her 5 kadına karşılık 1 erkekte, 65 yaş üstünde ise 2 kadına karşılık 1 erkekte görülüyor" diyor. Sindel, 2050 yılında erkeklerde osteoporoza bağlı kalça kırığı riskinde % 310, kadınlarda ise % 240 oranında artış beklendiğini de kaydediyor.<br />
<br />
<b>Osteoporoza bağlı kırıkların çoğu düşme sonucu oluşuyor</b><br />
Prof. Dr. Dilşad Sindel, kadınlarda kemik kaybının menopoz sonrası hızlandığını, erkeklerde ise 50'li yaşlarda başladığını söylüyor. Menopozun tüm kadınlar için geçerli olmasına karşın erkeklerin sadece %20-35'inde yaşlanmaya bağlı androjen eksikliği tablosu geliştiğini belirten Sindel, osteoporozun cinsiyetler arasında görülme farklılığını ise şöyle anlatıyor:<br />
<br />
"Osteoporoz, kadınlarda daha çok görülmekle birlikte ileri yaşlarda erkeklerde de sık karşılaşılan bir hastalık. Östrojen, testosterona göre kemik mineral yoğunluğu ile daha güçlü ilişki içinde. Erkek osteoporozunda aşırı alkol alımı, kortizon kullanımı, hormon eksikliği gibi ikincil nedenler daha sık görülür. Erkeklerde hastalık konusunda yeterli farkındalığın sağlanmamış olması tedaviye uyumu ve başarısını da doğal olarak engelliyor."<br />
<br />
İlerleyen yaşla birlikte osteoporozun görülme sıklığının ve buna bağlı düşmelerin arttığına da değinen Sindel, "65 yaş üzeri her üç kişiden biri düşerken, osteoporoza bağlı kırıklarının %90'ı da düşmeler sonucu oluşur. Osteoporoza bağlı üst kol kırıklarının %75'i, el bileği kırıklarının %95'i ve omurga kırıklarının ise %25'i düşmeler sonucu ortaya çıkar. Düşmelerin yaklaşık yarısı evde gerçekleşir, bunların da çoğunluğu banyoda ve merdivende meydana gelir" diyor.<br />
<br />
<b>Kalça kırığı ölüme yol açıyor</b><br />
Prof. Dr. Dilşad Sindel, osteoporoza bağlı kırıkların sıklıkla omurga, kaburga, kalça ve el bileğinde meydana geldiğini belirtirken, omurga kırıklarına bağlı olarak kamburluk, sırt ağrısı, solunum problemleri ve günlük aktivitelerde kısıtlanma yaşandığını dile getiriyor. En ciddi osteoporotik kırığın kalçada olduğunu vurgulayan Sindel, bu konuda şunları söylüyor:<br />
<br />
"Dünya nüfusunun yaşlanmasıyla osteoporoza bağlı kalça kırıklarının sıklığında da büyük oranda artış yaşanıyor. Kalça kırıkları sonrası ilk yıl içinde yaklaşık %10-20 oranında ölüm görülüyor, hayatta kalanların ise %30'unda kalıcı sakatlık ortaya çıkıyor. El bileği kırıkları ise genel olarak daha az işlev kaybına yol açmakla birlikte, günlük yaşam aktivitelerini kalça veya vertebra kırıklarıyla aynı ölçüde olumsuz etkiliyor."<br />
<br />
<b>Türkiye'de 50 yaş üzerindeki 4 kişiden biri osteoporoz</b><br />
Yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye'de 50 yaş ve üzerindeki bireylerin %50'sinde düşük kemik yoğunluğu (osteopeni), %25'inde ise osteoporoz görüldüğünü aktaran Sindel, "Ülkemizde 50 yaşında yaşam boyu kalça kırığı geçirme olasılığı kadınlarda %14.6 ve erkeklerde ise %3.5'dur. Türkiye'de kentleşme ile birlikte artan yaşlı nüfusta, gelecekte kalça kırıkları giderek artan bir problem olmaya devam edecektir" diyor.<br />
<br />
<b>Kemik kaybı 40'lı yaşlarda başlıyor</b><br />
Kemik kaybının genellikle 40'lı yaşlardan sonra başladığını ve kaybedilen kemikler kadar yerine yenisi konamadığını söyleyen Prof. Dr. Dilşad Sindel, hem kemik oluşumunda hem de osteoporoz gelişiminde genetik faktörlerin önemine de değiniyor. Doruk Kemik Kütlesi (DKK)nin normal büyümenin sonucunda elde edilen ve kemik kaybı başlamadan önce kişinin sahip olduğu en yüksek kemik kütlesini ifade ettiğini belirten Sindel, DKK'ya erişme yaşının en erken 17-18, en geç ise 35 olduğunu söylüyor. Çocukluktan itibaren DKK'nın artırılmaya çalışılmasını ve bu amaçla kalsiyum ve D vitamini alımı yanında dengeli beslenmeye ve hormon yetersizliklerinin erken dönemde tanımlanmasının önemli olduğunu kaydediyor.<br />
<br />
<b>Osteoporozdan korunma anne karnında başlamalı</b><br />
Bebeğin anne karnındaki beslenmesinin de kemik sağlığını yakından etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Dilşad Sindel, ebeveynlere ise şu önerilerde bulunuyor:<br />
<br />
"Rafine gıdaların tüketiminden, fast-food tarzı beslenmeden, fosforik asit içeriği yüksek gazlı içeceklerden çocukluk çağından itibaren kaçınılması gerekiyor. Çocukların uzun saatler bilgisayar karşısında zaman geçirmeleri yerine basketbol, voleybol, ip atlamak, zıplamak ve dans etmek gibi kemik yoğunluğunu artırıcı fiziksel aktivite ve egzersizleri yapması teşvik edilmeli."<br />
<br />
<b>Tedavi ile kırık riski azalıyor</b><br />
Osteoporozun önlenebilen ve tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Dilşad Sindel, "Genel olarak, medikal tedavi ile kırık riski %30-70 arasında azalmaktadır. Medikal tedavide kullanılan ilaçların omurga ve omurga dışı bölgelerdeki etkinlikleri arasındaki farklılıklar, uygulama şekilleri ve hastanın tedaviye uyumu gibi özellikler göz önünde bulundurulmalı" diyor.<br />
<br />
Osteoporoz tedavisinin uzun süreli olduğunu vurgulayan Sindel, ilaçtan beklenen yararın sağlanabilmesi için hekim tarafından önerildiği şekilde ve sürede alınmasını söylüyor. Prof. Dr. Dilşad Sindel, ayrıca yeterli kalsiyum ve D vitaminin alınması, güneş ışığından yararlanılması, düzenli egzersiz ve fiziksel aktiviteler ile birlikte düşmelerden korunulmasını da tavsiye ediyor.<br />
<br />
<b>Kimler risk grubunda?</b><br />
Ufak tefek ve ince vücutlu olanlar<br />
Ailede osteoporoz öyküsü olanlar<br />
Erken menepoza girenler<br />
Yaşlılar<br />
Beyaz ya da Asya ırkından olanlar<br />
Düzensiz regl olanlar<br />
Hareketsiz yaşam sürenler<br />
Uzun süreli kortizon kullananlar<br />
Tiroid hormonu çok çalışanlar<br />
Sigara içenler<br />
Aşırı miktarda alkol, kafein ve tuz tüketenler,<br />
Protein ağırlıklı beslenenler<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-28117485502601840522023-11-03T11:18:00.004+03:002023-11-03T11:18:31.523+03:00Kendi diş macununuzu kendiniz yapın<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijNWWJd1S4cQlnvqkP9RIGvnksXyUhOO4wKlrHTu0x1hlvVrt9e5NVF1WVCRKYI6jg2n1iJhs-lhIQUIgRFy8vd4CO8HAefBQ4L6Qc7-nkw0uHank79nN0XYFrloHwRR4obKkD3bq3QNEp/s1600/1548796933_woman_preparing_natural_cosmetics_P43PBDT.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijNWWJd1S4cQlnvqkP9RIGvnksXyUhOO4wKlrHTu0x1hlvVrt9e5NVF1WVCRKYI6jg2n1iJhs-lhIQUIgRFy8vd4CO8HAefBQ4L6Qc7-nkw0uHank79nN0XYFrloHwRR4obKkD3bq3QNEp/s1600/1548796933_woman_preparing_natural_cosmetics_P43PBDT.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Diş Hekimi Pertev Kökdemir: "Ağzı tamamen sağlıklı olan kişiler kendi hazırladıkları diş macununu kullanabilirler."</b><br /> <br /> Piyasada satılan pek çok diş macunu çeşitli kimyasallar içeriyor. Diş Hekimi Pertev Kökdemir, bu durumda en doğru ve sağlıklı olanın evde kendi diş macununuzu hazırlamak olacağını söylüyor. Kendi diş macununuzu yapmakla ilgili bilmeniz gereken en önemli konunun diş sağlığınıza en fazla fayda sağlayacak malzemelerin seçimi olduğunu belirten Diş Hekimi Pertev Kökdemir, "Sağlıklı bir ağız için evde hazırlanan macunlar kullanılabilir ama diş hassasiyeti, diş eti hastalığı, çürüğe yatkınlığı olanlar piyasada satılan özel macunları kullanırsa iyileşme hızları artacaktır" diyor.<br /> <br /> <b>DİŞ RAHATSIZLIKLARINDA İŞE YARAR</b><br /> <br /> Diş Hekimi Pertev Kökdemir, "Diş macunlarının içerisinde kimyasal maddeler var ama bunların bazıları evde hazırladığımız zaman diş macununun içine ekleyemeyeceğimiz özel maddeler. Bu özel maddeler diş rahatsızlığı olan kişilerde işe yarayan maddelerdir. Örneğin, florür maddesi çürüğe yatkınlığı olan kişilerde çürük oluşumunu engelleyebiliyor veya başlangıç aşamasındaki çürüğü tamir edebiliyor. Yine diş eti hastalığı olanlarda ona özel bir diş macunu kullanmasını tavsiye ederek diş etlerinin daha hızlı iyileşmesini sağlıyoruz. Ama bunların dışında ağzı tamamen sağlıklı olan bireyler kendi hazırladıkları diş macununu kullanabilirler" dedi.<br /> <br /> <b>İşte evde yapabileceğiniz sağlıklı ve pratik diş macunu için ana malzemeler:</b><br /> <b><br /></b> <b>Hindistan cevizi yağı: </b>Hindistan cevizinde bol miktarda bulunan laurik asit, antibakteriyel, antifungal ve antiviral aktivite gösterir. Bu nedenle başta ağız olmak üzere sindirim kanalı florasının temizlenmesi ve düzenlenmesinde etkilidir. Ayrıca ağız kokusunu önler, dişleri beyazlatır.<br /> <br /> <b>Ezilmiş kakao:</b> İster inanın ister inanmayın, ideal diş macunu çikolatalı diş macunu olacaktır. Çünkü kakao çekirdeğindeki bileşikler florürden daha iyi remineralizasyonu teşvik eder.<br /> <br /> <b>Bentonit kili: </b>Mineraller bakımından zengin, çok aşındırıcı olmayan doğal bir parlatıcıdır. Aynı zamanda alkalidir, bu yüzden ağızdaki asitliği azaltmaya yardımcı olur.<br /> <b><br /></b> <b>Ksilitol:</b> ağızdaki boşluğa neden olan bakterileri azaltma kabiliyeti vardır. Tatlandırıcı olduğu için fazla eklemeyin.<br /> <b><br /></b> <b>Kabartma tozu: </b>Yediğimiz besinler sayesinde dişlerimiz ve ağzımız sürekli asit altındadır. Bu asitlerin nötralize edilmesi ve dişleri çürümekten korumak için uygun pH'ı ağızda tutmak için esastır. Kabartma tozu pH 9 ila 11 (alkali) değerine sahiptir, bu nedenle asitleri nötralize etmeye yardımcı olur.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihM0D6v7G6GVWGrec0l5iLEoXPDkJM_KokJwqD_Eo-LUtLTdImBFCROj6B09SwiS3kGfebsYEheFzMz8k8dvtoIDTWFfDLSilxpksrVOMcSxlf__dRJkXoe4L8v3Xw0GW1G0lvTf8-UOxG/s1600/1548796913_woman_brushing_her_teeth_in_the_morning_PY7MTEJ.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="267" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihM0D6v7G6GVWGrec0l5iLEoXPDkJM_KokJwqD_Eo-LUtLTdImBFCROj6B09SwiS3kGfebsYEheFzMz8k8dvtoIDTWFfDLSilxpksrVOMcSxlf__dRJkXoe4L8v3Xw0GW1G0lvTf8-UOxG/s400/1548796913_woman_brushing_her_teeth_in_the_morning_PY7MTEJ.jpg" width="400" /></a><b>MALZEMELER</b><br /> <br /> 4 yemek kaşığı soğuk preslenmiş organik Hindistan cevizi yağı<br /> 4 yemek kaşığı bentonit kili<br /> 1/2 çay kaşığı kabartma tozu<br /> 2 yemek kaşığı ksilitol<br /> 2 kapsül FOS probiyotikler (Fruktooligosakkaritler)<br /> 2 kapsül spor tabanlı probiyotik<br /> 1/2 çay kaşığı kakao tozu<br /> 1 1/2 çay kaşığı zencefil tozu<br /> 1/2 çay kaşığı tarçın<br /> 1/2 çay kaşığı E vitamini yağı<br /> 4 yemek kaşığı distile veya filtrelenmiş su<br /> <br /> <b>HAZIRLANIŞI</b><br /> <br /> 1. Küçük bir tencerede Hindistan cevizi yağını, eriyene kadar yaklaşık 1-2 dakika düşük ateşte ısıtın.<br /> 2. Bir mutfak robotuna bentonit kili, kabartma tozu, ksilitol, FOS, probiyotik, kakao, zencefil ve tarçın ekleyerek; yüksek hızlı ayarda, tüm tozlar eşit bir şekilde karışana kadar 10-15 saniye karıştırın.<br /> 3. Tozların yerleşmesini sağlamak için açmadan önce birkaç dakika bekleyin. Ardından bir çorba kaşığı Hindistan cevizi yağını dökün. Tekrar 10-15 saniye karıştırın, karışım ufalanacaktır. Tahta bir kaşığın küçük ucunu alın (bir çubuk veya küçük bir spatula da işe yarar) ve tüm tozun yağla birleştiğinden emin olun.<br /> 4. E vitamini ve kalan Hindistan cevizi yağı ekleyin ve 10-15 saniye daha karıştırın. Bu noktada, karışım akıcı olacak. Yine tüm tozun dahil edildiğinden emin olmak için tahta kaşık ucunu karıştırıcının kenarı boyunca gezdirin. Pürüzsüz ve kremsi bir doku oluşturmak için gerekirse tekrar karıştırın.<br /> 5. Karıştırıcı çalışırken suyu yavaşça ekleyin ve en az 30 saniye iyice karışana kadar karıştırın.<br /> 6. Toksik olmayan, yeniden doldurulabilir sıkma tüpüne aktarın.<br /> <br /> Hazırlık Süresi: 5 dakika<br /> Pişirme zamanı: 10 dakika<br /> Porsiyon: 4 kişilik bir aile için 5-7 gün (günde iki kez kullanılır)<br /> <br /> <b>KULLANIMI VE SAKLAMA İPUÇLARI</b><br /> <br /> Diş macununun yarısını oda sıcaklığında, yarısını ise tazelik açısından daha sonra kullanmak üzere buzdolabında saklayın. 7-10 gün içinde tüketin. En iyi oral hijyen için günde iki kez bir çay kaşığı şeklinde diş fırçanıza sıkın.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-1082688474307951902023-10-25T22:26:00.003+03:002023-10-25T22:27:09.168+03:00Dufold Etiket Üretimi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjo0JjkuSIVTzbf89CsT6URD1X4O-0bUMRfk9dGubMWWrkLdLnDpVEKrXzGOriet_pwFYUF2-OcgYuEEDR86tSJl7fmrHc0sveA0S-kaRWtJDf4U8Jh8DAQdAvKIGlde8g8na1p_8xp4c37Yipz25RddhTlYb0PguGEjYPTQNQncmPfEN9KxmfoQcyZ0ml/s800/100x100-mm-etiket-gb-k0083-700x700turk.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Dufold Etiket Üretimi" border="0" data-original-height="800" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhjo0JjkuSIVTzbf89CsT6URD1X4O-0bUMRfk9dGubMWWrkLdLnDpVEKrXzGOriet_pwFYUF2-OcgYuEEDR86tSJl7fmrHc0sveA0S-kaRWtJDf4U8Jh8DAQdAvKIGlde8g8na1p_8xp4c37Yipz25RddhTlYb0PguGEjYPTQNQncmPfEN9KxmfoQcyZ0ml/s16000/100x100-mm-etiket-gb-k0083-700x700turk.jpg" title="Dufold Etiket Üretimi" /></a></div><div>Dufold etiketler ürün tanıtım ve bilgi kaynağıdır. <b><a href="https://baskisizetiket.net/kurumsal-firmalarin-ihtiyaci-dufold-etiketler.htm" target="_blank">Dufold</a></b> etiket çift katmanlı ve termal transfer yöntemiyle çalışan barkod yazıda üretilmektedir. Alt katmanda bulunan tutucu bölgedir. Üst katman bulunan bölüm ise ürün tanıtımı yani mürekkep tutucu bölümdür. Etiket üretim çeşitleri baskılı etiketler ve baskısız etiketler olarak tanınmaktadır. Dufold etiket, ürün kalitesinden, üretim özelliğine, renk ve boyut seçeneğinden fiyatlarına kadar farkını kanıtlamaktadır. </div><div> </div><div><b>Dufold Etiket Üretimi</b></div><div> </div><div>Dufold etiket, termal transfer özellikli barkod yazıcıda üretilmektedir. Ürün, marka, model, kullanım süresi gibi önemli bilgileri içeren Dufold etiket üretimi teknik bilgi ve tasarım gerektirmektedir. Dufold etiket ihtiyaca göre üretilebilmektedir. Şekil, boyut, renk ve tasarım özelliklerine göre isimlendirilmektedir. Termal Transfer özellik etiketin kolay ve güvenli kullanımını sağlamaktadır.</div><div> </div><div><b><a href="https://baskisizetiket.net/" target="_blank">Etiket</a> </b>kullanım özelliği ve kullanım alanına göre seçilmelidir. Açık alanlarda güneş ışınlarından olumsuz etkilenmeyen, doğa koşullarına uygun üretilmektedir. Dufold etiket denince akla sınırsız özellik gelmektedir. Dufold etiket üretim türleri;</div><div><br /></div><div>Dufold etiketler 5 kategoride üretilmektedir.</div><div><br /></div><div>Kendinden yapışma özelliğiyle Dufold etiket ilave yapıştırıcı masrafından korumaktadır.</div><div><br /></div><div>Yüzeyine uygulanan mürekkebi kusursuz tutarak kalite kazandırmaktadır.</div><div><br /></div><div>İki yüzü aşkın Durfold etiket türü bulunmaktadır.</div><div><br /></div><div>Bunlardan sadece kadarlık bölümü özel üretim diğer bölüm ise termal transfer yazıcı özelliklidir.</div><div><br /></div><div>İki katmanlı olarak üretilerek güçlü bir yapışma özelliğine sahiptir.</div><div><br /></div><div>A4 boyutlu kağıt boyutunda üretilebilen Dufold etiket baskısı standart yazıcıda da üretilebilmektedir.</div><div><br /></div><div>Termal transfer özellikli barkod yazıcıda tutucu alt katman pergaminle üretilmektedir. Pergamin bölgesinde ayrılarak uygulama alanına yapıştırılan Dufold etiket Homelt yani güçlü yapışkanlık özelliğiyle uzun ömürlüdür.</div><div> </div><div><b>Dufold Etiket Türleri </b></div><div> </div><div>Dufold etiket türleri çok fazladır. Üretim özelliği, kullanım ihtiyacı, kullanıcı zevk ve isteklerine göre belirlenmektedir. Dufold etiket üretimi termal transfer özellikli barkod yazıcılarda yapılmaktadır. Rulo halinde üretilerek kolaylıkla kullanılabilmektedir. Tasarım özelliği ürün marka, model ve ihtiyaca göre geliştirilmektedir. Dufold etiketler beş ayrı bölümde üretilmektedir. Önce kağıt kaynaklı ve plastik kaynaklı olarak ikiye ayrılmaktadır.</div><div> </div><div>Kağıt bazlı olarak bilinen Dufold etiketler;</div><div><br /></div><div>Kuşe kağıttan üretilmektedir. Ve mat kuşe- parlak kuşe kağıt olarak da farklı olarak tasarlanabilmektedir.</div><div><br /></div><div>Plastik kaynaklı olan Dufold etiket türleri ise;</div><div><br /></div><div>PP mat plastik, PP şeffaf plastik ve PP parlak plastik özellikleriyle üretilebilmektedir.</div><div><br /></div><div>Üretim özelliklerine göre etiketler farklı şekil ve boyutlarda üretilebilmektedir. Sınırsız renk seçeneği, özel tasarım ürün özelliğiyle güvenli kullanım sunmaktadır. Mürekkebi en iyi şekilde tutan Dufold etikete İnjekt etiket de denilebilmektedir. Yüzeyleri geleneksel etikete göre farklı olan Dufold etiket kolaylıkla edinilebilmektedir.</div><div> </div><div><b>Dufold Etiket Nereden Alınır?</b></div><div> </div><div>Güncel ticari faaliyetlerin yürütüldüğü dijital yöntemler her geçen gün artmaktadır. Üretim kalitesi yazıcının çözünürlüğüne bağlı olarak değişmektedir. Plastik alt yapıyla üretilen etiket türleri mürekkep tutuşu ve geniş üretim özellikleriyle öne çıkmaktadır. Dufold etiket ürüne dair bilgiler içeren notlar olarak da tanımlanabilmektedir. </div><div> </div><div>Fotoğraf kalitesinde, kusursuz tasarım etiket kullanmak ürün, marka, model, kullanım ömrü gibi içerikler barındırmaktadır. Kağıt tabanlı etiketler baskılı ve baskısız olarak üretilmektedir. Kağıt kaynaklı Dufold etiket, kuşe kağıt etiket, ömrü sınırlıdır ve doğa koşullarına karşı dayanımı düşüktür. Plastik tabanlı olarak üretilen Dufold etiketler ise daha yüksek dayanıma sahiptir. Dufold etiket özelliklerini üretildiği yazıcı belirlemektedir.</div><div> </div><div>Yüksek çözünürlüklü yazıcılar fotoğraf kalitesinde etiket üretebilmektedir. Emsallerine göre maliyeti yüksek olan Dufold etiket, geniş tasarım özelliği, kalite ve güvenlik bakımından tercih edilmektedir. Kullanıcılar kolaylıkla internet erişimiyle Dufold etiket siparişi verebilir güvenle adresinde teslim alabilir. Uzun ömürlü muhteşem tasarımlı Dufold etiket türleri kullanıcı zevki ve ihtiyacına göre şekillenmektedir.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-30447072108088469512023-06-22T13:25:00.007+03:002023-06-22T13:25:38.397+03:00Emziren anneler dikkat! Bu hatalara düşmeyin!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX7bWDh_SWf-fW1O51YLm8iRifoCUtRfgMlOEPHCw3OXHuabbvXKH4NCYSuHcxwsjlSX1gynW2_aKhFW7l9F8KVZiGLYOu6Vr8LyBPqxAP0sObczWh-Z147zSalrV1jLzGvHV3LS0DQWOH/s1600/1555569482_2.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiX7bWDh_SWf-fW1O51YLm8iRifoCUtRfgMlOEPHCw3OXHuabbvXKH4NCYSuHcxwsjlSX1gynW2_aKhFW7l9F8KVZiGLYOu6Vr8LyBPqxAP0sObczWh-Z147zSalrV1jLzGvHV3LS0DQWOH/s1600/1555569482_2.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Bilimsel çalışmalar bebeklerin bağırsak florasının sadece anne sütünü sindirebildiğini ve ilk 6 ay sadece anne sütünün yeterli olduğunu gösteriyor. </b><br /> <br /> Acıbadem Fulya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İmre İnce Gökyar, ilk 6 ay anne sütü ile beslenmenin, bebeğin fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamada çok önemli olduğunu belirterek "Anne sütü mikrobiata denilen bağırsak florasının gelişimini sağlar ve bebeklerin yetişkinlikte de daha sağlıklı olmasına katkıda bulunur.<br /> <br /> Anne sütünün yetmediği durumlarda ise anne sütüne en yakın formül mama seçilmelidir." diyor. 6. aydan sonra ek gıdaya geçilirken doğru, taze, besleyici ve sağlıklı ek gıda verilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Dr. İmre İnce Gökyar, ek gıdaya geçiş sürecinde annelerin doğru bildiği 6 yanlışı anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.<br /> <b><br /></b> <b>Ek gıdalara erken başlanmazsa bebekler farklı tatlara alışamaz! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Anne sütü canlı bir süt olup, annenin yediklerine, baharatlara, iklime ve mevsimlere göre farklılık gösteriyor. Bu da bebeğin değişik tatlara zaten alışık olduğunu kanıtlıyor.<br /> <b><br /></b> <b>Gece sık uyanan bebekler doymuyor demektir ve ek gıdaya başlanmalıdır! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Burada bebeğin huzuru ve kilo alım hızı önemli. Kilo alımı yeterli olan bir bebeğin doymadığı ya da gece acıktığı yorumunu yapmak doğru değil. 4. aydan sonra bebeklerin çevresine ilgisi artıyor ve bebeklerde sık uyanmalar görülebiliyor.<br /> <br /> <b>Kilo alımı yetersiz bebeklerde ek gıda daha erken başlanmalıdır! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU:</b> Öncelikle annenin beslenmesinin sorgulanması, gerekirse anneye vitamin ve mineral desteğine başlanması gerekiyor. Bu da yeterli olmuyorsa 6. aya kadar eksik, anne sütüne en yakın formül mama ile tamamlanmalı.<br /> <br /> <b>Ek gıda başlandığında bebeklere yağsız, diyet süt ürünleri verilmeli ve kırmızı etten kaçınılmalıdır! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Erişkinlerin aksine bebek beslenmesinde doğal yağların yeri çok önemli. Bebeklerin günlük protein ve vitamin ihtiyaçları da erişikinlerden yaklaşık 4 kat daha fazla. Dolayısıyla bebek beslenmesinde hayvansal yağlar, kırmızı et ve zeytinyağının doktorun önerdiği ölçüde tüketilmesi önem taşıyor.<br /> <br /> <b>Doktorun önerdiği miktarları tüketmesi için bebeği zorlamak! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU:</b> Ek gıdaya geçiş beslenmeye destek olduğu kadar, bebeğin çiğneme, yutma ve bir beslenme ritmi kazanma dönemi. Ek besinler doktorun önerdiği saatlerde ve açken denenmeli fakat bebeğin ne kadar yiyeceği bebeğe bırakılmalı. Ardından doymadığı miktar anne sütü ile tamamlanmalı.<br /> <br /> <b>Tel süzgeç veya doğrayıcı kullanılmamalı, her şey bebeğin eline verilmelidir! YANLIŞ!</b><br /> <b><br /></b> <b>DOĞRUSU: </b>Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İmre İnce Gökyar "Her bebeğin emmeden çiğneme fonksiyonlarına geçişi farklıdır. Özellikle 6. ayda ek gıdaya yeni başlanırken gıdaların ezilerek denenmesi daha doğrudur. 7. aydan itibaren bebek hazırsa BLV metodu dediğimiz elle beslenmeye geçilebilir. Bebek hazır değilse kesinlikle ısrar edilmemeli ve bir süre daha ezerek ek gıdaya devam edilmelidir" diyor.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-79997375837105800312023-05-05T22:29:00.004+03:002023-05-05T22:29:55.684+03:00Saç dökülmesine karşı 2 etkili çözüm<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihxLdlSVhvvANL-woHS8-PUwKpWcJh2Y0hWTT06IF9LNpTNr9MOm6691WEJzWJklWzbisQAthM6ZLIzw95u7V4svbfZlIXjSuI6TuKZOtZogPO_s4M4UJqgG6rVCE2PkMgU12H8lo9vcy4/s1600/1472642586_Sa___d__k__lmesine_kar_____2_etkili_____z__m.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihxLdlSVhvvANL-woHS8-PUwKpWcJh2Y0hWTT06IF9LNpTNr9MOm6691WEJzWJklWzbisQAthM6ZLIzw95u7V4svbfZlIXjSuI6TuKZOtZogPO_s4M4UJqgG6rVCE2PkMgU12H8lo9vcy4/s1600/1472642586_Sa___d__k__lmesine_kar_____2_etkili_____z__m.jpg" /></a><b>Mevsim geçişlerinde özellikle bayanların en fazla mustarip olduğu konuların başında saç dökülmesi sorunu yer alıyor. Farklı tedavi seçenekleriyle saç dökülmesi sorununun önüne geçebilirsiniz.</b><br />
<br />
"Sağlıklı, dolgun ve canlı saçlar herkesin sahip olmayı arzuladığı ve özellikle yüz güzelliğine katkı sağlayan bir durumdur. Güzel saçlar insanın her zaman sosyal hayatı içerisinde iyi hissetmesine sebep olurken özellikle mevsim geçişlerindeki saç dökülmesi ve beraberinde deri yüzeyinde açık alanların oluşması, estetik dışı görüntüsüyle bu durumu tersine çeviriyor. Makul oranlarda saç dökülmesi son derece normaldir. Hatta saçlar bazı dönemlerde büyür, bazı dönemlerde ise, dinlenme ve dökülme evresi geçirir. Dökülme evresi ise genellikle bağışıklık sisteminin zayıfladığı mevsim geçişlerine denk gelir.<br />
<br />
Yazdan sonbahara geçişte bu dönemlerden birisi. Bu dönemde aşırı saç dökülmesi yaşanabiliyor. Saç kökleri dinlenme evresini bir anda bırakarak ya da büyüme evresinden dinlenme evresine geçmeden dökülmeye başlayabiliyor. Bunun altında yatan en önemli sorun, saç köklerinin yeteri kadar beslenememesidir" açıklamasında bulunan Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bülent Cihantimur, saç dökülmesinin önüne geçmek için 2 farklı tedavi seçeneğini anlattı.<br />
<br />
<b>Bu yöntem saç dökülmesini önlemekte son derece etkili</b><br />
<br />
Op. Dr. Bülent Cihantimur, 2 senelik bir çalışma ürünü olan Organik Saç enjeksiyonunun mevsim geçişleri başta olmak üzere, başka sebepler yüzünden dökülen saçlarda son derece etkili sonuçlar verdiğini söylüyor." Herhangi bir sağlık sorunu olmadığı halde, saçlarının avuç avuç döküldüğünü söyleyen hastalarımız oluyor. Bu hastalarımıza Organik Saç enjeksiyonu yaparak, dökülmesinin durmasına ve yeni saçların çıkmasına yardımcı oluyoruz. Yeni çıkan ve mevcut saçlar da bu enjeksiyon sayesinde son derece parlak, gür ve sağlıklı oluyorlar" diyen Op. Dr. Bülent Cihantimur, Organik Saç enjeksiyonun ayrıntılarına değindi: " Organik Saç enjeksiyonu için, öncelikle hastamızın bedeninden bir miktar yağ alıyoruz. Bu yağ kök hücreden zengin hale getiriliyor ve sonrasında hastanın saçlı bölgesine enjekte ediyoruz. Kök hücre muazzam bir yapı ve elde edilebilecek en makul alan, hastanın bölgesel yağlanma yaşadığı yerdir. Saç dökülmesi sorunu yaşayan hastamızın, kendi kök hücresini, beslenemeyen, besinsiz kalmış ve saç dökülmesiyle sonuçlanan alana enjekte ettiğimizde, saçlarda canlanma ve tutarlı bir seyir izliyoruz".<br />
<br />
<b>En eski uygulamalardan biri: Saç mezoterapisi </b><br />
<br />
"Mezoterapi tarihi yaklaşık olarak 250 yıl öncesine dayanan ve "derinin alt kısmına enjekte etme" manasına gelen bir çeşit tedavi yöntemidir. Saç mezoterapisinde, saçlı dokunun 2-3 mm hemen altına inerek, incecik uçlu iğneler vasıtasıyla, dokunun beslenmesini ve güçlenmesini sağlayacak vitamin, antioksidan ve hastaya özel farklı bileşimler içeren sıvı enjekte edilir. Saç mezoterapisi, yeni çıkan ve mevcut saçlarınızı beslediği gibi, mevcut saç dökülmelerine karşı da etkili bir yöntemdir ve güvenle uygulanabilir" diyen Cihantimur, her iki tedavinin de lokal anestezi altında, ağrısız bir şekilde yapıldığını belirtti. <br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-14529122606477132322023-05-05T22:27:00.007+03:002023-05-05T22:27:37.203+03:00Gebeliği önlemenin 15 yolu<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJXO33gCgnnSY3pV-2HQUDQA2LcO2jQraD4t633DKMt-fbazvIPxUa8x5wQDFxh3ueVrdFeumj2S3LWajQCdCo0EE_SUu33AWzC3dogPr4hFkKUBBtSk6fAjMCeAxnwr95qZAS_7oFg4xF/s1600/Gebeli%25C4%259Fi+%25C3%25B6nlemenin+15+yolu.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJXO33gCgnnSY3pV-2HQUDQA2LcO2jQraD4t633DKMt-fbazvIPxUa8x5wQDFxh3ueVrdFeumj2S3LWajQCdCo0EE_SUu33AWzC3dogPr4hFkKUBBtSk6fAjMCeAxnwr95qZAS_7oFg4xF/s1600/Gebeli%25C4%259Fi+%25C3%25B6nlemenin+15+yolu.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Gebeliği önlemek için çok çeşitli doğum kontrol yöntemleri bulunuyor. Ancak, cinsel olarak aktif kişilerin uygun seçenekler için doktorlarıyla konuşmaları ve kendileri için en iyi yöntemi seçmeleri gerekir.</b><br /> <br /> Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Kalay (Görgen), gebeliği önlemenin yolları hakkında şu bilgileri verdi:<br /> <br /> <h3> <b>ERKEKLER İÇİN KONDOMLAR</b></h3> <br /> Erkek ve kadınların kullandığı kondomlar aynı zamanda cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı da koruma sağlayan tek doğum kontrol yöntemidir. Doğru bir şekilde kullanıldığında erkekler için kondom gebeliğe karşı yüzde 80 daha etkilidir.<br /> <br /> Erkek için kondomu doğru bir şekilde kullanmak için:<br /> <br /> <br /> <ul> <li>Doğru boyutta olanı seçin.</li> <li>Kondomu ereksiyon halindeki penisin başına yerleştirin. Sünnetsizse önce uçtaki deriyi geri çekin.</li> <li>Herhangi bir şekilde hava sıkışmasını önlemek için kondomum uç kısmını iki parmağınız arasında sıkın.</li> <li>Kondomu, yırtılmamasına dikkat ederek penisin kalan kısmına doğru kaplayın.</li> <li>İlişkiden sonra vajinadan çekmen evvel kondomun alt kısmını tutun.</li> <li>Kondomu çıkartın ve atın. Hiçbir zaman kullanılmış bir kondomu tekrar kullanmayın.</li> <li>Erkekler için olan kondomların çoğu latexten imal edilmiştir fakat latex alerjisi olanlar için üretilmiş başka tür kondomlar da bulunmaktadır. Eğer kayganlaştırıcı kullanıyorsanız kullandığınız kondomla uyumlu olmasına dikkat edin. Örneğin latex kondomlar sadece su bazlı kayganlaştırıcılarla kullanılabilir.</li> </ul> <br /> <br /> Kondomlar reçete olmadan, süpermarketlerin, eczanelerin tezgah üstlerinde ve online olarak satılmaktadırlar. Latexsiz kondomlar da internetten alınabilmektedir.<br /> <br /> <h3> KADINLAR İÇİN KONDOMLAR</h3> <br /> Kadınların kullanımı için üretilen kondomlar da reçetesiz alınabilmektedir. Erkek kondomu yerine kullanılabilmektedir, fakat asla biriyle kullanılmamalıdır.<br /> <br /> Kadın kondomları doğum kontrolü için yüzde 79 daha etkilidir.<br /> <br /> <h3> DİYAFRAM</h3> <br /> Diyafram, doğum kontrolü için kişinin vajina içine yerleştirdiği bariyer yöntemlerinden biridir. Her kullanımdan önce diyaframa spermisit uygulamak gerekir.<br /> <br /> Diyafram, sperm öldürücü ile beraber kullanıldığında yüzde 90'a varan oranda etkili.<br /> <br /> İlişkiden birkaç saat önce diyafram yerleştirilmeli ve ilişkiden 24 saat sonra çıkartılmalıdır. Diyafram cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korumaz.<br /> <br /> <h3> SERVİKAL KAPAK</h3> <br /> Servikal kapak, vajina içinde derine yerleştirilen yumuşak silikon bir kapaktır. Serviksi kapatarak spermin yumurtaya erişmesini durdurur.<br /> <br /> Servikal kapağın etkisi kaynaklara göre değişmektedir, fakat aile planlamasına etkisinin yüzde 70 - 85 arasında değiştiği tahmin edilmektedir. Ancak cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma sağlamamaktadır.<br /> <br /> <h3> SÜNGER</h3> <br /> Doğum kontrol süngeri reçetesiz alınan bir doğum kontrol yöntemidir. Sünger, poliüretan köpükten imal edilir ve sperm öldürücü içerir, sünger rahim girişini kapatması için vajina içine yerleştirilir.<br /> <br /> Sünger tek başına kullanıldığında etkisi yüzde 76 ila yüzde 88 arasında değişmektedir, fakat kondom ile birlikte kullanıldığında gebelik riskini ve cinsel ilişkiyle bulaşan hastalık riskini daha da azaltır.<br /> <br /> <h3> SPERMİSİT / SPERM ÖLDÜRÜCÜ</h3> <br /> Spermisit, spermin aktivitesini durduran bir kimyasaldır. Reçete olmadan satın alınabilmektedir ve kondom gibi bariyer doğum kontrol araçları ile birlikte kullanılır fakat sünger ile birlikte kullanılmaz.<br /> <br /> Tek başına kullanıldığında sprermisitin cinsel ilişkiden en az 10 dakika önce servikse yakın bir şekilde uygulanması gerekir. 60 dakika boyunca etkilidir ve yaklaşık yüzde 71 oranında etkilidir.<br /> <br /> <h3> DOĞUM KONTROL HAPLARI</h3> <br /> Pek çok doğum kontrol markası bulunmaktadır ve reçeteye uygun olarak alındığında yüzde 99 üzerinde korunma sağlamaktadır.<br /> <br /> Hapların iki farklı türü vardır:<br /> <br /> Östrojen ve progestin içeren kombine haplar: Talimatlara uygun olarak günlük alınmalıdır. Hap paketi genellikle hormon olmayan haplar içerir. Bu hapları alırken kişi aylık döngüsünü yaşayacaktır<br /> <br /> Sadece progestin içeren mini haplar: Bu haplar alınırken hiç ara vermeden her gün aynı saatte alınmalıdır. Mini hap alan kişinin düzenlenmiş bir periyodu olması gerekmez.<br /> <br /> <h3> DOĞUM KONTROL BANTLARI</h3> <br /> Doğru bir şekilde kullanıldığında yüzde 99 oranında etkin koruma sağlamaktadır.<br /> <br /> Doğum kontrol bandının yerleştirilebileceği yerler: Sırt, kalça, mide, üst kol.<br /> <br /> Bir patch üç hafta yerinde kalmalıdır. Adet döngüsü için 1 hafta yerinden çıkartılması gerekir. Deride tahriş oluşturma riski bulunmaktadır.<br /> <br /> <h3> ENJEKSİYON</h3> <br /> Doğum kontrol iğnesi bir doktor tarafından 12 haftada bir yapılmalıdır. Doğru bir şekle uygulandığında ve doğru zamanda iğne yapıldığında gebeliği önleme başarısı yüzde 90'lara varmaktadır.<br /> <br /> Öte yandan kişinin doğum kontrol enjeksiyonunu bıraktıktan sonra tekrar doğurganlık kazanabilmesi için 10 hafta kadar geçmesi gerekmektedir.<br /> <br /> <h3> VAJİNAL HALKA</h3> <br /> NuvaRing olarak adlandırılan doğum kontrol halkası doğru bir şekilde kullanılırsa yüzde 99 oranında etkili olmaktadır, ancak insan hatasına bağlı olarak tipik kullanımda etkisi yüzde 95'ten daha azdır.<br /> <br /> Vajina içine üç hafta süresince küçük plastik bir halka yerleştirilir. Halka, vücuda gebeliği önleyici hormonlar salar. Yeni bir halka yerleştirilmeden önce adet döngüsü için yedi gün boyunca çıkartılması gerekir.<br /> <br /> <h3> RAHİM İÇİ ARAÇLAR</h3> <br /> Doktorun rahmin içine yerleştirdiği küçük bir araçtır. Rahim içi araçların iki türü bulunmaktadır:<br /> <br /> <b>Hormonal:</b> Bir kez yerleştirildikten sonra rahim içi aracın beş yıl boyunca yerinden çıkartılması gerekmez. Rahim içi araç yumurtlamayı tamamen durdurmaz, fakat hormonal değişiklikler yaptığı gibi spermin rahim içine girmesini engelleyecek şekilde servikal mukus tabakasını inceltir.<br /> <br /> <b>Bakır bazlı: </b>Hormon içermeyen rahim içi araç, rahme girmeye çalışan spermleri yok eden bakır tel ile kaplıdır. Bir rahim içi araç yaklaşık 10 yıl gebeliği önleyebilir.<br /> <br /> Yan etkiler olarak iki adet dönemi arasında lekelenme, süzensiz adetler ve sancılı adet sayılabilir.<br /> <br /> <h3> İMPLANTLAR</h3> Hormonal doğum kontrol yöntemleri arasına implantlar da bulunmaktadır. Bir doktor ya da hemşire, kibrit çöpü boyutunda bir çubuğu, gebelikten koruması maksadıyla kişinin koluna yerleştirir.<br /> <br /> İmplant, yumurtlamayı önleyecek progestin hormonunu vücuda salgılamak yoluyla işlev görür. İmplantlar,doğum kontrolünde yüzde 99'dan daha fazla etkilidir.<br /> <br /> İmplantların üç ylda bir değiştirilmesi gerekir.<br /> <br /> <h3> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFd2QjDEdhKYTzVoo_gbzK0l4VonYnOmPs_MK1K2EiEGw63iktbGN1c7A_P97dZB4nIOEtU41m30ObXWaTRwKatyfPXL81oHpCtcas5Pdu9BQIrmtE-pzjkfegOfxCYneAMJJzOOkCiohG/s1600/gebelig.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFd2QjDEdhKYTzVoo_gbzK0l4VonYnOmPs_MK1K2EiEGw63iktbGN1c7A_P97dZB4nIOEtU41m30ObXWaTRwKatyfPXL81oHpCtcas5Pdu9BQIrmtE-pzjkfegOfxCYneAMJJzOOkCiohG/s200/gebelig.jpg" width="177" /></a>DOĞAL AİLE PLANLAMASI</h3> <br /> Doğum kontrolü için doğal yöntem adet döngüsünü izleyerek kişinin bu döngüde doğurgan olduğu fazlarda cinsel ilişkiden uzak durmasını içerir.<br /> <br /> Bireyin "doğurganlık penceresi" ayda yaklaşık 6 ila 9 gün sürer ve yumurtanın serbest bırakılması demek olan yumurtlama ile çakışır.<br /> <br /> Doğal aile planlaması için çeşitli yöntemler uygulanabilir.<br /> <br /> Her insanın doğurganlık penceresi farklıdır, bu yüzden kişi vücudundaki belirtilere dikkat etmelidir. Doğal aile planlaması yöntemleri doğru bir şekilde takip edildiğinde yaklaşık yüzde 76 oranında etkilidir.<br /> <br /> <h3> ACİL DURUM DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ</h3> <br /> Korunmasız cinsel ilişki ya da kondom yırtılması, doğum kontrol hapı almayı unutmak gibi doğum kontrolünün sekteye uğradığı durumlarda gebelik riskini azaltmak için acil durum doğum kontrolü uygulanabilir.<br /> <br /> Acil durum doğum kontrolünün düzenli doğum kontrol yöntemleri yerine kullanılmaması gerekir. Acil durum doğum kontrolü için iki yöntem vardır:<br /> <br /> Acil durum doğum kontrol hapı: Cinsel ilişkiden sonraki üç gün içinde bu haplardan alınması gerekir. Ne kadar erken alınırsa o kadar etkili olacaktır. Bu nedene cinsel ilişkide bulunduktan sonra mümkün olduğunca çabuk alınmalıdır. Haplar genellikle kimyasal levonorgestrel içerir. Bu haplar doktordan ya da eczaneden temin edilebilir.<br /> <br /> Bakır rahim içi araçlar: Rahim içi araçlar cinsel ilişkiden sonraki beş gün içinde gebeliği önlemek amacıyla rahim içine yerleştirilebilir. Bakır araç, bu zaman çerçevesi içinde kullanıldığında yüzde 99,9 oranında etkili olmaktadır.<br /> <br /> <h3> KISIRLAŞTIRMA</h3> <br /> Erkekler sperm taşıyan tüplerin bağlanması olan vazektomi işlemi yaptırmaktadırlar. Hastanede kalmayı gerektirmeyen küçük bir işlemdir. Bazı vakalarda geri dönüş mümkündür. Ancak bu dönüşten sonra doğurganlığın tam olarak geri geleceği kesin değildir.<br /> <br /> Kadınlar tüplerin bağlanması denen kısırlaştırma işlemini yaptırabilmektedirler. Fallop tüplerinin bağlanması ya da mühürlenmesi işlemidir. Etkileri genellikle kalıcıdır. Nadir vakalarda tüpler tekrar açılabilir ve bu da gebelikle sonuçlanır.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-13862180033630901192023-05-05T22:08:00.010+03:002023-11-03T11:20:38.498+03:00Ağrılardan kurtulmak için kesin çözüm: Masaj<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikWcQu9BKXM0rqjzRdHehic_PPOHzUDqUrgjFGxJbVIimIQqhctPQHnYayjQeinnmLcs9iNzwwcYywL-_5gqSQPwZu00K2oYDKA9o08GduXJdHpCltB6FaKEVnreQ_OVJqD64oJHlER31X7y93xnm7JIg_16qe2gy6f3w2czYOJasttpCW5FfReZDNtw/s800/A%C4%9Fr%C4%B1lardan%20kurtulmak%20i%C3%A7in%20kesin%20%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm%20Masaj.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Ağrılardan kurtulmak için kesin çözüm: Masaj" border="0" data-original-height="444" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikWcQu9BKXM0rqjzRdHehic_PPOHzUDqUrgjFGxJbVIimIQqhctPQHnYayjQeinnmLcs9iNzwwcYywL-_5gqSQPwZu00K2oYDKA9o08GduXJdHpCltB6FaKEVnreQ_OVJqD64oJHlER31X7y93xnm7JIg_16qe2gy6f3w2czYOJasttpCW5FfReZDNtw/s16000/A%C4%9Fr%C4%B1lardan%20kurtulmak%20i%C3%A7in%20kesin%20%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm%20Masaj.jpg" title="Ağrılardan kurtulmak için kesin çözüm: Masaj" /></a></div><br /><div><b>Masöz İstanbul</b> olarak alanında uzman personeller ile birlikte Spa ve Masaj ruhunu her zaman için ön planda tutan ekibimiz, tüm bakımlarına her daim aynı değer ve de ilgiyi göstermektedir.</div><div><br /></div><div><b>Masöz İstanbul</b></div><div><br /></div><div>Günümüzde kaliteli <b>evde masaj</b> bilinen tek adresi tabi ki de Masöz Bayan ve de spa center merkezlerimizdir. Çok uygun fiyatları ve de kaliteli müşterileriyle Bostancı masaj salonunda güzel anlarınızı unutulmaz bir şekilde yararlanma imkanı da sizlere sunmaktayız. </div><div><br /></div><div>İstanbul ilinin tüm semtlerde bilinen en modern ilçesi olmaktadır. Masaj salonu olarak bizde bu modern ilçeye en modern masaj salonumuzla hijyenik koşullara uyarak hizmet vermekteyiz. Her zaman için görevimiz müşterilerimizin rahatlığı, güvenliği ve de bu hizmeti verir iken kaliteli olan bir mekanda uygun hizmet almalarını da sağlamaktır.</div><div><br /></div><div>İstanbul ilçesinde yer alan en iyi masaj salonlarımız ayrıca sauna odamız da kapalı havuzumuz ile buhar odamız ve de birçok çeşitli diğer rakip firmalardan olan hizmetlerimizle ideal ve de vip masaj hizmetlerini elit olan masöz bayanlarımızla vermekteyiz.</div><div><br /></div><div><b>Masaj Çeşitleri</b></div><div><br /></div><div>Herkesin rahatlama ve dinlenme için ihtiyaç duyduğu uygulamalardan biri masajdır. Kendi içerisinde birbirinden farklı seçenek sunan masaj eklem ve kas ağrılarına en iyi gelen yöntemlerden biridir. Düzenli spor yapan ve yoğun çalışan kişilerde kemik ve kas ağrıları, doku zedelenmeleri meydana gelmektedir. Dokuların yumuşaması ve kemiklerin sağlamlığı için düzenli masaj yaptırılması önerilmektedir.</div><div><br /></div><div><b>Masöz İstanbul</b> ınkendi içerisinde pek çok çeşidi bulunmaktadır. Kupa masajı, selülit masajı, klasik masaj, terapi ve spa masaj çeşitleri kişi yorgunluğunun atılmasını sağlamaktadır. İncelmek ve bölgesel yağlarından kurtulmak isteyen kişiler selülit masajı ile bu problemlerinden uzaklaşmaktadır. Aynı zamanda kol, bacak, sırt ve bel ağrıları yaşayan kişiler klasik masaj ve kupa masajı ile dinlenme fırsatı bulmaktadır.</div><div><br /></div><div><b> Ağrılardan Kurtulmak İçin Kesin Çözüm Masaj</b></div><div><br /></div><div> Geliştirilen farklı masaj çeşitleri kişilerin sorununa yönelik özel olarak programlanan uygulamalardan biridir. Yaşanılan bölgesel ağrı ve problem için klasik masaj uygulamaları kişiye özel belirlenmektedir. Sırt ve bel yamukluğu, ağrısı yaşayan kişiler kupa masajı ve düzenli yapılan klasik masaj uygulamaları ile tüm sorunlarına tedavi bulmaktadır.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-15381922731536836442023-03-20T21:35:00.008+03:002023-03-20T21:35:49.405+03:00Depresyonun beslenme ile ilişkisi<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjejjSlLTH7h_GywWqHC6_oVvyZ6r0fboy3AbNCIoBuyw_3EoG0vnJU6M0SlRd154saK1FxdGPVdYOuCVTCg0rDxDJ-AWoOn35GVgQzIeP_YAmeIa4v0-wipdHwYQQNWRGXCuxQsropOFdt/s1600/Depresyonun+beslenme+ile+ili%25C5%259Fkisi.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjejjSlLTH7h_GywWqHC6_oVvyZ6r0fboy3AbNCIoBuyw_3EoG0vnJU6M0SlRd154saK1FxdGPVdYOuCVTCg0rDxDJ-AWoOn35GVgQzIeP_YAmeIa4v0-wipdHwYQQNWRGXCuxQsropOFdt/s1600/Depresyonun+beslenme+ile+ili%25C5%259Fkisi.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Dünya genelinde ortalama 350 milyondan fazla insanın etkilendiği depresyonla sağlıklı beslenerek nasıl başa çıkılacağı veya semptomları nasıl hafifletileceğiyle ilgili sizleri bilgilendireceğim.</b><br /><br /> Depresyon,ilgi veya keyif kaybı, kendini yorgun ve suçlu hissetme veya daha az değer görme, bozulmuş uyku ve yemek düzeni, kötü konsantrasyon ve üzüntü haliyle karakterize olup kalıcı veya geçirilebilir mental bir hastalıktır. Bu hastalıktan uzaklaşmanın en kolay yolu bizlerin her zaman tekrarladığı sağlıklı bir yaşamdan yola çıkarak olur. Fiziksel aktivitenizi arttırarak, sağlıklı gıdalar tüketerek, sigara ve alkolden uzak durarak, kendinize zaman ayırıp sevdiğiniz hobilerle uğraşarak depresyondan uzaklaşma imkanınız vardır. Yalnız en çok unutulan nokta depresyondaki bir birey hiç birşey yapmak istemeyecektir.<br /> <br /> Uyku düzeni bozulunca yemek düzeni bozuluyor ve vücudun ihtiyacı olan enerji alımı olmadığı için birey spor veya yürüyüş yapacak enerjiyi bulamamaktadır. Böyle bir durumda beslenmeyle ilgili nokta atışı düzenlemeler yaparak vücudun ihtiyacı olan enerjiyi toplamanızda size yardımcı olacak önerilerde bulunacağım ve işe yaradığını kendi gözlerinizle göreceksiniz.<br /> <br /> <b>Beyaz Şeker ve Fruktoz Şekeri İçeren Her Besinden Uzak Durulmalı</b><br /> <br /> Sadece çayıma şeker atmıyorum şeklinde içinizi rahatlatabilirsiniz fakat paketli olan her ürünün içinde birçok kimyasal maddeyle birlikte yüksek oranda şeker kullanılmaktadır. Şeker tüketiminin depresyonla pozitif etkisi olduğu altı ülke arasında yapılan kesitsel bir çalışmada net olarak görülmüştür.<br /> <br /> <b>Mineral ve Vitamin Eksiklikleri Olumsuz Etkilemektedir</b><br /> <br /> Vücutta herhangi bir eksik besin öğesi olduğu zaman vücut ister istemez strese giriyor bu durum da depresyonu maalesef beslemektedir. Öncelikle vitamin ve mineral eksikliği olup olmadığının kontrolü yapılmalıdır. C, B1, B3, B6, B12 vitaminleri ve folat, çinko, selenyum gibi minerallerin eksikliği depresyonda olan bireylerde çok sık karşımıza çıkmaktadır. B vitaminleri, D vitamini ve balık, zeytinyağı, sebze ve meyve tüketiminin depresyona olumlu etkisi olduğu görülmektedir.<br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDW5qTDGOFZIEKMeiBn4Q3ZRbFtMxa-N8n1mMbAXC_TKj1U53rod6G-2MWDL6qBOtWnBhQYlp01cEy8kQpAeFv9rXhinECp5HdkFeA8ae7nLxPhDVH9avB2TJopnwwgqTpoiLTI6mUIh9z/s1600/Dyt.+Beyza+Karabulut.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDW5qTDGOFZIEKMeiBn4Q3ZRbFtMxa-N8n1mMbAXC_TKj1U53rod6G-2MWDL6qBOtWnBhQYlp01cEy8kQpAeFv9rXhinECp5HdkFeA8ae7nLxPhDVH9avB2TJopnwwgqTpoiLTI6mUIh9z/s320/Dyt.+Beyza+Karabulut.jpg" width="184" /></a><b>Omega-3 Yağ Asidi</b><br /> <br /> Halk üzerinde yapılan çalışmalarda omega-3 yağ asidi düzeyleri düşük olan bireylerde depresyon görülme sıklığı daha fazladır. Bazı klinik çalışmalarda depresyon tedavisinde kullanılan antidepresanların yanında omega-3 takviyesinin alınması iyileşme sürecine faydası olduğu gözlenmiştir. Günümüzde balık tüketiminin azalmasıyla birlikte pek çok insanda omega-3 eksikliği görülmektedir. Bu durumda haftada en az 2 kez balık tüketimi önermekteyiz.<br /> <br /> <b>Kahve ve Yeşil Çay Tüketimi</b><br /> <br /> Kahve tüketimi seratonin hormonunun salınımını kolaylaştırdığı düşüncesiyle önerilmektedir ama her zaman dediğimiz gibi miktar her zaman önemlidir. Günde 3 kupadan fazla içilmemesi gerekmektedir. Yeşil çay içinse dopamin ve noradrenalin düzeylerini artırdığı gerekçesiyle depresyonda tedaviye yardım edici etkisi olduğu görülmektedir. Günde 4-5 fincana kadar tüketilebilir.<br /> <br /> <b>Dyt. Beyza Karabulut</b><br /> <br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-68232163147578353032023-03-20T21:33:00.000+03:002023-03-20T21:33:04.592+03:00Devrim niteliğindeki DeFi Protokolü IPOR 22 Mart 2023'te Bitget'te listelenecek<p><em>Bitget, geleneksel finans oyuncuları için IPOR pratik çözümü ile DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu dolduracak</em></p>
<p><img alt="" src="http://media.boomads.com/images/offer/1280x1280-20232003025318968.PNG" style="width: 100%;" /></p>
<p><strong>Victoria, Seyşeller, 20 Mart, 2023</strong> - En büyük kripto Copy Trade platformu Bitget, IPOR'un spot piyasanın İnovasyon Alanında listeleneceğini duyurdu. Dijital varlık için yatırma hizmetleri <a href="https://www.bitget.com/tr/support/articles/12560603777997" target="_blank">22 Mart 2023 10:00’dan (UTC+3)</a> itibaren sunulacak ve listeleme aynı gün saat 15:00'de (UTC+3) yapılacaktır.</p>
<p>IPOR Protocol, Inter Protocol Over-block Rate (IPOR) endeksini kullanan merkeziyetsiz bir faiz oranı türev borsasıdır. IPOR Endeksi, IPOR AMM, likidite havuzları ve Varlık Yönetimi akıllı sözleşmeleri aracılığıyla saklama kuruluşu olmayan zincir içi faiz oranı swapları sunmaktadır. Protokol, gelişmekte olan DeFi kredi piyasaları için faiz oranı türevleri ve endeksleri de dahil olmak üzere risk yönetimi araçları sağlayarak DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Bu durum istikrarı artırmakta ve sabit gelirli yatırımları geleneksel finans oyuncuları için daha cazip hale getirmektedir.</p>
<p>IPOR ekibinin 2011 yılından bu yana kripto sektöründe yer alan üyeleriyle sahip olduğu engin deneyim, ona önemli avantajlar sağlamaktadır. Üç doktoralı, sabit gelir alanında 20 yılı aşkın deneyime sahip kuantörler, 15 yılı aşkın deneyime sahip kurumsal yazılım geliştiricileri, Cardano'nun danışmanları ve 1inch'in kurucusu yer alıyor. TradFi'deki faiz oranı türev piyasası 450 ila 600 trilyon nominal arasında muazzam bir büyüklüğe sahipken, DeFi'de henüz kullanılmamıştır. IPOR protokolü, TVL'de 40 milyon doların üzerinde bir rakamla ilk 5 türev platform arasında ve Ethereum'da ilk 2 sırada yer almaktadır.</p>
<p><strong>Bitget Yöneticisi Gracy Chen</strong>: "Vadeli işlemler ve Copy Trade’de lider bir kripto borsası olarak, ürün tekliflerini genişletmek bu yılki ana stratejimiz. Ayı piyasasında bile, hızla büyüyen spot işlemler piyasamızda daha fazla gelecek vaat eden projeyi desteklemekten mutluluk duyuyoruz ve IPOR'un benzersiz özelliklerinin hem DeFi hem de TradFi oyuncularını çekerek DeFi'yi daha geniş bir kitleye ulaştıracağına inanıyoruz."</p>
<p><a href="https://www.coingecko.com/en/exchanges/bitget" target="_blank">Coingecko'ya göre</a>, Bitget'in 24 saatlik işlem hacmi 845 milyon dolar civarında ve tüm spot borsalar arasında 10. sırada yer alıyor. Platform şu anda 529 işlem çifti ile 460'ın üzerinde coin'i desteklemektedir.</p>
<p><strong>Bitget Hakkında</strong></p>
<p>2018 yılında kurulan <a href="https://www.bitget.com/tr/" target="_blank">Bitget</a>, temel özellikleri olarak yenilikçi ürünler ve sosyal işlem hizmetleri ile dünyanın lider ilk beş kripto para borsası arasındadır. 100'den fazla ülke ve bölgede 8 milyondan fazla kullanıcıya hizmet veren borsa, güvenli, tek noktadan işlem çözümü sunarak kullanıcıların daha akıllı işlem yapmalarına yardımcı olmayı taahhüt eder. Ayrıca, aralarında efsanevi Arjantinli futbolcu Lionel Messi, lider İtalyan futbol takımı Juventus ve resmi eSpor etkinlikleri organizatörü PGL'nin de bulunduğu güvenilir partnerlerle yaptığı işbirlikleri aracılığıyla bireylere kriptoyu benimsemeleri için ilham veriyor. Coingecko’ya göre, Bitget şu anda en iyi 5 vadeli işlem platformu ve en iyi 10 spot işlem platformu arasında yer alıyor.</p>
<p> </p>
<p><strong>Daha fazla bilgi için </strong> <a href="https://www.bitget.com/tr/" target="_blank">Website</a> | <a href="https://twitter.com/bitgetglobal" target="_blank">Twitter</a> | <a href="https://t.me/BitgetENOfficial" target="_blank">Telegram</a> | <a href="https://www.linkedin.com/company/bitget-global/" target="_blank">LinkedIn</a> | <a href="https://discord.com/invite/bitget" target="_blank">Discord</a></p>
<p><strong>Medya soruları için iletişim:</strong> <a href="mailto:mert.k@bitget.com">mert.k@bitget.com</a></p>
<p> </p>
<p> </p>
<p><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.boomads.com?client=debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c&offerid=2025" rel="nofollow" target="_blank" title="boomads">boomads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">
boomads_offer_client = "debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c";
boomads_offer_id ="2025";
</script>
<script src="http://counter.boomads.com/scripts/offer.js" type="text/javascript"></script></p><p><span style="font-size: 80%;"><br /></span></p>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-57312855261185841412022-11-23T11:53:00.003+03:002022-11-23T11:53:35.381+03:00Yaşam süresini 6 yıla kadar uzatabiliyor!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhtWu8FJt6sQJHayyybVy8gHPxU7LEwLqyJuKLLxqzmSAkNBI0DnLY-5lEPECw3NsEqVZvOYnubCu83BXyRe1pjBVGgBsFzLksCfbEDuxf10G5AoBDR7BPEKjLsde99gjvhga9dL6T3rY/s1600/D%25C3%25BCzenli+y%25C3%25BCr%25C3%25BCy%25C3%25BC%25C5%259F%25C3%25BCn+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1%25C4%259Fa+7+b%25C3%25BCy%25C3%25BCk+faydas%25C4%25B1.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhtWu8FJt6sQJHayyybVy8gHPxU7LEwLqyJuKLLxqzmSAkNBI0DnLY-5lEPECw3NsEqVZvOYnubCu83BXyRe1pjBVGgBsFzLksCfbEDuxf10G5AoBDR7BPEKjLsde99gjvhga9dL6T3rY/s1600/D%25C3%25BCzenli+y%25C3%25BCr%25C3%25BCy%25C3%25BC%25C5%259F%25C3%25BCn+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1%25C4%259Fa+7+b%25C3%25BCy%25C3%25BCk+faydas%25C4%25B1.jpg" /></a><b>Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verileri; dünya nüfusunun yüzde 23'ünün hareketsiz yaşam sürdüğüne ve bu durumun tüm ölüm nedenleri arasında 4. sırada yer aldığına işaret ediyor. </b><br />
<br />
Bunun nedeni ise hareketsizliğin obezite, koroner kalp hastalığı, diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, kemik erimesi, meme ile kalın bağırsak kanseri gibi hayatı tehdit eden sağlık problemlerine yol açabilmesi. Yürekleri ferahlatan tablo ise egzersizin, örneğin düzenli olarak yapılan yürüyüşün hareketsizlik sonucu gelişen çok sayıda hastalık riskini azaltması veya var olan bu hastalıkların belirtilerini hafifletmesi. Yapılan araştırmalar, düzenli yürüyüş ve jogging yapan kişilerin hastalığa daha az yakalandıklarını ve bu egzersizi ömür boyu yaptıkları takdirde 6 yıla varan daha uzun yaşam sürelerine erişebildiklerini göstermiş.<br />
<br />
Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Burak Pamukçu etkili olabilmesi için haftanın 5 günü 30 dakika süreyle, tempolu biçimde yürünmesi gerektiğine dikkat çekerek, "Yürüyüşün daha fazla yarar sağlaması için süresi ve temposu ilerleyen dönemde artırılabilir. Ancak öncesinde mutlaka bir hekime danışmak ve sağlık kontrolünden geçmek gerekiyor" diyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Burak Pamukçu düzenli yapılan yürüyüşün sağlığımız üzerindeki faydalarını anlattı, önemli bilgiler verdi.<br />
<br />
<b>Kalp damar hastalıkları</b><div><b><br /></b>
Araştırmalar düzenli yürüyüşün, egzersizin miktarıyla doğru orantılı olarak artan şekilde tıkayıcı koroner kalp hastalığı, kalp krizi ve bunlarla ilişkili ölüm riskini yüzde 20'den 35'e varan oranda azalttığını ortaya koydu. Yürüyüş ile kanda kalp damarlarında birikerek daralma ve tıkanmalara neden olan kötü huylu kolesterol LDL seviyesi düşüyor. Damar içerisindeki yağ parçacıklarını toplayıp karaciğere taşıyan iyi huylu kolesterol HDL seviyesi de yükseliyor. Bir diğer kan yağı olan trigliserid seviyesi yüksek olan kişilerde de düzelme oluyor.<br />
<br />
Koroner kalp hastalığı riskini artıran kolesterol yüksekliği dışında, kan basıncı (hipertansiyon) ve kan şekeri yüksekliği gibi hastalıklar da düzenli yürüyüşten olumlu yönde etkileniyor. Sonuç olarak, yürüyüş sayesinde damar sertliği riskinde azalma, kolesterol değerlerinde olumlu değişim, kan şekeri ve tansiyon değerlerinde düşme sağlanıyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Burak Pamukçu tüm bu olumlu etkilerin kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riskini yüzde 35'lere varan oranda azalttığını söylüyor.<br />
<br />
<b>Diyabet</b></div><div><b><br /></b>
Hareketsiz yaşam ve kötü beslenme; insülin direnci ile kilo artışına yol açabiliyor, bunun sonucunda da genetik yatkınlığı olan kişilerde diyabet tablosu ortaya çıkabiliyor. Çağımızın yaygın bir hastalığı olan ve görülme sıklığı her geçen gün artan diyabet gelişimi de kalp ile beyin damar hastalıkları riskinde çok ciddi artışları beraberinde getirebiliyor. Düzenli olarak yürüyüş yapmak insülin direncini azaltarak ve fazla kilolardan kurtulmamızı sağlayarak diyabetin ortaya çıkma riskini azaltıyor.<br />
<br />
<b>Meme ve kalınbağırsak kanseri</b></div><div><b><br /></b>
Araştırmalar düzenli olarak günde 30-60 dakika süreyle yapılan yürüyüşün meme ve kalınbağırsak kanseri riskinde anlamlı olarak azalma sağladığına işaret ediyor. Öyle ki ömür boyu veya menopoz sonrasında düzenli olarak yürüyüş yapan kadınlarda meme kanseri riski yüzde 25 oranında azalabiliyor. Bu etki kilosu normal olan, doğum yapmış ve ailede meme kanseri öyküsü olmayan kadınlarda daha belirgin oluyor. Yapılan araştırmalar düzenli yapılan yürüyüşle kalın bağırsak kanseri riskinde de yüzde 24'e varan azalma olduğunu ortaya koydu. Yürüyüşün kalınbağırsak kanseri üzerindeki bu etkisini bağırsak hareketlerini artırması, bağışıklık sistemini güçlendirmesi, insülin ve benzeri hormonların salınımını azaltması, kilo almayı önlemesi ve serbest radikal adı verilen zararlı maddeleri etkisiz hale getiren sistemleri devreye sokması sayesinde sağladığı belirtiliyor.<br />
<br />
<b>İnme (felç)</b></div><div><b><br /></b>
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Burak Pamukçu dünya nüfusunun yaşlanması, hipertansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği, sigara kullanımında artış ve hareketsiz yaşam gibi nedenlere bağlı olarak inme ve inmeyle ilişkili ölümlerin yüzde 24 gibi yüksek bir oranda artış gösterdiği uyarısında bulunuyor. Hareketsiz yaşam; kan basıncı, kilo ve kolesterol artışı gibi mekanizmalarla tıkayıcı beyin damar hastalıkları gelişme riskini artırıyor. Araştırmalar düzenli yürüyüş yapan kişilerde inme riskinin azaldığına işaret ediyor.<br />
<br />
<b>Osteoporoz</b></div><div><b><br /></b>
Çağımızın önemli bir sorunu olan hareketsizlik kemik sağlığını da olumsuz yönde etkiliyor. Osteoporoz, yani kemik erimesi fiziksel olarak hareketsiz kişilerde daha fazla görülüyor. Kemik erimesi sonucunda sıklıkla ilerleyen yaşlarda kalça ekleminde ve omurgada hayatı tehdit eden kırıklar oluşabiliyor. Üstelik bu kırıkların tedavisi esnasında, uzun süreli hareketsizlik sonucu bacak damarlarında pıhtı oluşumu ve bu pıhtının yerinden kopup akciğer damarlarını tıkaması (pulmoner emboli) gibi hayatı tehdit eden komplikasyonlar da gelişebiliyor. Düzenli yapılan yürüyüş kemik metabolizmasını olumlu yönde etkiliyor ve kasları güçlendiriyor. Bu etkileri sayesinde de osteoporoz riskini düşürüyor.</div><div>
<br />
<b>Metabolik Sendrom</b></div><div><b><br /></b>
Kan şekerinde, kan yağlarında ve kan basıncında yükselme, kilo artışı ve göbek çevresinde artış ile kendini gösteren tablo "metabolik sendrom" olarak adlandırılıyor. Ülkemizde orta yaşta, özellikle de kadınlarda son yıllarda artarak yaygınlaşan metabolik sendrom genellikle diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve insülin direnciyle ilişkili olup kalp ve beyin damarlarında daralma ile tıkanmalara, bunun sonucunda da kalp krizi ve felce neden olabiliyor. Yapılan araştırmalarda düzenli yürüyüş ile bu sendromun geri döndürülebileceği ortaya konmuş.<br />
<br />
<b>Depresyon</b></div><div><b><br /></b>
Düzenli egzersiz, kendimizi iyi hissettiren hormonlar olan endorfinlerin salınımını sağlıyor. Vücudumuzda salgılanan endorfinler aracılığıyla hayattan zevk alma, dinginlik ve kendini iyi hissetmeyi kolaylaştırıyor. Düzenli olarak yapılınca kilo verme ve kas gerginliğinde artma sonucunda yürüyüş yapan kişi kendini daha formda ve sağlıklı hissediyor. Tüm bu olumlu etkiler sosyal hayata ve diğer insanlarla olan etkileşime de olumlu yansıyor. Bu sayede zihnimizden olumsuz düşünceleri ve endişeleri uzaklaştırmaya yardımcı oluyor.<br />
<br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-16505658286924912022-11-23T11:49:00.010+03:002022-11-23T11:50:16.413+03:00Bitget, FTX'in çöküşünden sonra kullanıcılara güvence vermek için Koruma Fonunu 300 milyon dolara yükseltti<p><img alt="Bitget, FTX'in çöküşünden sonra kullanıcılara güvence vermek için Koruma Fonunu 300 milyon dolara yükseltti" src="https://media.boomads.com/images/offer/bitget-koruma-f-20221611055851763.png" style="width: 100%;" /></p>
<p>Lider global kripto para borsası Bitget, kripto kullanıcılarına daha iyi koruma ve daha fazla güvence sağlamak için Koruma Fonunu 300 Milyon USD'ye çıkaracağını duyurdu. Bu, Bitget'in, FTX'in çöküşünden ve kullanıcıları büyük kayıplarla bırakmasından sonra kripto piyasasının güvenini oluşturmaya yönelik büyük çabalarının bir parçası. Girişimler, FTX kullanıcılarını desteklemek için 5 milyon USD'lik Builders Fund ve hazırlık aşamasında olan ve 30 gün içinde piyasaya sürülecek olan Merkle Ağacı Rezerv Kanıtı'nı paylaşma planıyla birlikte geliyor. </p><p><br /></p>
<p><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></p>
<p>Bitget'in Koruma Fonu, kullanıcının kripto varlıklarını korumak amacıyla bu yıl Temmuz ayında başlatıldı. 6000 BTC ve 80 milyon USDT'den oluşan 200 milyon USD değerinde bir fonla kuruldu. Fon tamamen kendi kendini finanse eder ve dış bürokrasi veya politika değişiklikleri olmaksızın kullanıcıların varlıklarını verimli bir şekilde kapsamak için daha fazla esneklik ve takdir yetkisi sağlar.</p><p><br /></p>
<p>Artan 300 milyon USD koruma fonu, BTC, USDT ve USDC gibi yüksek likiditeye sahip popüler kripto para birimlerinden oluşacak. Borsa, fonun değerini önümüzdeki üç yıl boyunca geri çekilmeden güvence altına almayı taahhüt etti. BTC'nin fiyatı düştükçe fon değeri düşerse, Bitget, bakiyenin her zaman 300 milyon USD'den az olmamasını sağlamak için pozisyonu karşılamaya devam edecektir. Şeffaflığı sağlamak için fonla ilgili tüm bilgiler halka açıktır ve kullanıcılar cüzdan adreslerini buradan görebilir.</p><p><br /></p>
<p><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></p>
<p><strong>Bitget'in Yöneticisi Gracy Chen</strong>, "Bitget Koruma Fonu için genişletme, Bitget'in bir bütün olarak kripto alanında güveni artırmaya yardımcı olan başka bir hareketidir. Acil durum rezervi olarak ve ek sermaye ile çalışan fon, özellikle kripto alanındaki aşırı ve öngörülemeyen durumlarda kullanıcılar için birinci sınıf güvenlik ve koruma sunabilecektir. Koruma fonları gibi risk yönetimi politikalarının, önde gelen ve güvenilir borsalar için norm haline geleceğine inanıyoruz."</p><p><br /></p>
<p>"Bitget, kullanıcılarımız için yeterli koruma ile platformun güvenli ve istikrarlı olmasını sağlamak için kaliteli çabalar üzerinde çalışmak için çabalıyor. Herkes için güvenilir ve şeffaf bir kripto ekosistemi oluşturma girişimlerine odaklanmaya devam edeceğiz."</p><p><br /></p>
<p><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></p>
<p><strong>Bitget Hakkında</strong></p>
<p>2018 yılında kurulan Bitget, temel özellikleri olarak yenilikçi ürünler ve sosyal işlem hizmetleri ile dünyanın lider kripto para borsasıdır ve şu anda dünya çapında 100'den fazla ülkede 8 milyondan fazla kullanıcıya hizmet vermektedir.</p><p><br /></p>
<p>Borsa, kullanıcılara tek noktadan ve güvenli işlem çözümleri sağlamayı taahhüt ediyor ve Arjantinli efsanevi futbolcu Lionel Messi, İtalyan lider futbol takımı Juventus, PGL Major'ın resmi espor kripto partneri ve lider espor organizasyonu Team Spirit dahil olmak üzere güvenilir partnerle işbirlikleri yaparak kripto kullanımını artırmayı hedefliyor.</p>
<p><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.boomads.com?client=debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c&offerid=2022" rel="nofollow" target="_blank" title="boomads">boomads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">
boomads_offer_client = "debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c";
boomads_offer_id ="2022";
</script>
<script src="http://counter.boomads.com/scripts/offer.js" type="text/javascript"></script></p><p><span style="font-size: 80%;"><br /></span></p>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-15234053039947270652022-11-23T11:47:00.001+03:002022-11-23T11:47:38.879+03:00Estetikte mağduriyet değil komplikasyon yaşanır!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyPesI1iub7ZOFFjBO5dFMLFOxlbCpMEa-OhaWlpK6s1zaqfBejOveodP6mtAx3M4NIbM2HFL0ioVpl1UgFK7FjUqv60B_qriTD1JARL7FEjjlDkAiDpHn4KM4bfwSBfzwnbXKzAzxUZqb/s1600/Estetikte+ma%25C4%259Fduriyet+de%25C4%259Fil+komplikasyon+ya%25C5%259Fan%25C4%25B1r%2521.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyPesI1iub7ZOFFjBO5dFMLFOxlbCpMEa-OhaWlpK6s1zaqfBejOveodP6mtAx3M4NIbM2HFL0ioVpl1UgFK7FjUqv60B_qriTD1JARL7FEjjlDkAiDpHn4KM4bfwSBfzwnbXKzAzxUZqb/s1600/Estetikte+ma%25C4%259Fduriyet+de%25C4%259Fil+komplikasyon+ya%25C5%259Fan%25C4%25B1r%2521.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Estetik kadar estetikte yaşanan mağduriyetler de günümüzde sıklıkla konuşulmaya başlandı. </b><br /> <br /> Hiçbir cerrahın hastalarına isteyerek zarar vermeyi düşünmeyeceğinin altını çizen <u><b>Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Oygar Aytekin</b></u>, "Cerrahınız, size tıbbın en son bilgi ve yöntemlerine uygun olarak bir uygulama yapmıştır ve bunun sonucunda istenmeyen bir etki ile karşılaşılmıştır. Bu, bir dolgu uygulaması sonrasında gelişen bir enfeksiyon olabileceği gibi, burun ameliyatından sonra burnun yamuk durmasına kadar çok çeşitli durumlardan biri olabilir." dedi.<br /> <br /> Günümüzde estetik yaptırmak kadar estetik mağduriyeti de sıkça konuşulmaya başlandı. Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Oygar Aytekin, estetik yaptırmaya karar vermeden önce bu mağduriyetleri yaşamamak için, kişilerin öncelikle ne istediklerine iyi karar vermeleri ve bundan sonrasında neye ihtiyaçları olduğunu, bu ihtiyaçlarının en makul şekilde nasıl karşılanabileceğini, söz konusu yöntemlerin ne gibi etkileri olup ne gibi sonuçlar beklenemeyeceğini kendilerine anlatan, kendilerini dinleyen plastik ve estetik cerrahi uzmanları ile görüşmeleri gerektiğini söyledi.<br /> <br /> <b>Hiçbir cerrahın sizi mağdur etme amacı olamaz</b><br /> <b><br /></b> Estetik yaptırmayı düşünen kişilerin, plastik ve estetik cerrahi uzmanlarını anladığı noktada artık mağdur olmalarının söz konusu olmadığını ifade eden Op. Dr. Oygar Aytekin, "Çünkü hiçbir cerrah, onlarca yıllık eğitimi, sizi 'mağdur etmek' amacıyla almamıştır. Nitekim 'mağdur' kavramı, gerek ceza hukuku kapsamında, gerekse TDK'nın tanımında 'menfaati hukuka aykırı şekilde ihlal edilen birey' olarak ifade edilmektedir ve hiçbir cerrahın böyle bir amacı yoktur ve olamaz." diye konuştu.<br /> <br /> "Estetikte mağduriyetten değil komplikasyondan bahsedebiliriz." şeklinde konuşan Aytekin, "Cerrahınız, size tıbbın en son bilgi ve yöntemlerine uygun olarak bir uygulama yapmıştır ve bunun sonucunda istenmeyen bir etki ile karşılaşılmıştır. Bu, bir dolgu uygulaması sonrasında gelişen bir enfeksiyon olabileceği gibi, burun ameliyatından sonra burnun yamuk durmasına kadar çok çeşitli durumlardan biri olabilir." açıklamasında bulundu.<br /> <br /> <b>Estetik öncesi cerrah ve kurumla ilgili gerekli araştırmalar yapılmalı</b><br /> <b><br /></b> Komplikasyonların genel olarak tedavisi olduğuna dikkat çeken Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Oygar Aytekin, "Fakat bir kişi, sebebi ne olursa olsun, yeteneği ve yeterliliği olmayan kişi ve kuruluşlara, uygun olmayan ortam ve şartlarda, ne olduğu belirli olmayan ürünlerle işlem ve uygulama yaptırdığında 'mağdur olmayı' göze almış demektir. Hatta bu mağduriyet hikayesinde, kendisinde de bir suçluluk payı vardır." dedi.<br /> <br /> Dışarıdan çok iddialı görünen kişi ve kuruluşlara yönelmenin insanları asla komplikasyonlardan koruyamayacağının altını çizen Oygar Aytekin, "Hiçbir cerrah, doktor veya insan, size hiçbir şeyin garantisini veremez. Doğru bilgi sahibi olduğunuza emin olduktan sonra dikkat etmeniz gereken şey, tıbbi açıdan kabul edilebilir bir ortam içerisinde olup olmadığınızdır. Cerrahınıza güveneceksiniz ve olumlu düşüneceksiniz." diye konuştu.<br /> <br /> Mağduriyetin eğer bir kandırılma yaşandıysa olabileceğini, ancak bunun giderilmesinin kendi uzmanlık alanının dışında olduğunu ifade eden Op. Dr. Oygar Aytekin, "Komplikasyonlardan söz ediyorsak, bunların giderilmesi için söz konusu komplikasyona sebep olan uygulamanın cinsine veya komplikasyonun kendi özelliklerine bağlı olarak değişik yöntemler uygulanabilir. Bazı ameliyatlara bağlı komplikasyonlarda ameliyatsız yöntemler iyileşme sağlayabileceği gibi, bazı ameliyatsız işlemlerden sonra ise düzeltme için ameliyat gerekebilmektedir." açıklamasında bulundu.<br /> <br /> Estetik mağduriyetlerinde hastaların ilk anda yapacaklarının bir plastik, rekonstrüktif ve estetik cerrahi uzmanına görünmek olacağını belirten Aytekin, "Geri dönüşü olmayan mağduriyetler ve komplikasyonlar vardır. Öte yandan komplikasyon oranları ise oldukça azdır. Ancak mağduriyet oranları hakkında tam doğru bir şey söylemek mümkün değildir. Çünkü muhtemelen mağdur edilenlerin çok büyük bir kısmı aslında mağdur edildiklerinin farkında dahi değildirler." diye konuştu.<br /> <br /> Op. Dr. Oygar Aytekin sözlerini şöyle tamamladı: "Dünyanın en iyi cerrahının dahi komplikasyonu vardır, komplikasyonu olmayan cerrah yoktur. Bir komplikasyon yaşandığında bunun bir 'hata' sebebiyle mi olduğu yoksa her şey 'doğru' yapıldığı halde mi geliştiğinin kararını vermek bir uzman için bile her zaman kolay olmayabilir. Bununla ilgili olarak şunu bilmekte fayda var; bir insana zarar vermeyi kimse istemez." dedi.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-91202451134656661802022-11-23T11:45:00.004+03:002022-11-23T11:45:33.468+03:00Bel ve boyun ağrısından 10 adımda korunma rehberi<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family:arial,helvetica,sans-serif"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMPZsOrC95ztvvjrVZ2rt4E4GFRXKbavUetywt_RzZWpRxQTH-NFvrm5Xq1GVm3tsKITp6U7R4spRq1YULNZM2RbTU8jFbriqhs0F-mES15WudFIFmxzIY-ZN5QghYi0XpFoz0Hxj_Tgl5/s1600/1586933363_3.jpg" target="_blank" style="font-family:Arial,Helvetica,sans-serif;clear:left;margin-bottom:1em;margin-right:1em;display:inline!important"><span class="gmail_default" style="font-family:arial,helvetica,sans-serif"></span><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMPZsOrC95ztvvjrVZ2rt4E4GFRXKbavUetywt_RzZWpRxQTH-NFvrm5Xq1GVm3tsKITp6U7R4spRq1YULNZM2RbTU8jFbriqhs0F-mES15WudFIFmxzIY-ZN5QghYi0XpFoz0Hxj_Tgl5/s1600/1586933363_3.jpg"></a><br></div><div class="gmail_quote"><b>Son haftalarda Covid-19 pandemisi nedeniyle birçoğumuz evde çalışıyoruz. Ancak dikkat! Salonda üzerine yatarak müzik dinlediğimiz, televizyon seyrettiğimiz, kitap okuduğumuz ve sevdiklerimizle muhabbet ettiğimiz pufidik koltuklar çalışmak için ne kadar uygun olabilir ki? </b><br> <br> Yoğun bir iş gününde zaman zaman halı üzerine veya yatağa uzanmayı hayal etsek de, dinlenmek için planladığımız bu ortamların ideal bir çalışma şartları sunmadıkları kesin. Dolayısıyla evde çalışma ortamınızı uygun şartlarda düzenlemezseniz ve bazı hatalı alışkanlıklarınıza devam ederseniz, iş yerinde bilgisayar başında uzun süreler çalışmaya bağlı olarak gelişen sırt, boyun ve bel ağrılarını daha çok, hatta daha şiddetli yaşamanız mümkün. Peki bel ve boyun sağlığımız için ev ortamında nasıl bir çalışma düzeni sağlamalı, hangi hatalı alışkanlıklarımıza son vermeliyiz?<br> <br> Acıbadem Fulya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Spor Hekimi Prof. Dr. Tolga Aydoğ evde çalışırken dikkat etmeniz gereken 10 kuralı anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.<br> <br> <h3> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBslreQb7Z0vi70Z5Bsbm3XovVRg3La3zdi5tGpq5ajutUVnCArNEru58LWcAlqRsvKLIXZjcS7iM6nQ8lSBWh-4RPQGPS8UeWIMtEtJPkXYyIg1S5QlNqf39Rc06LHsqoP31hGHhB2PA2/s1600/1586933362_4.jpg" style="clear:left;float:left;margin-bottom:1em;margin-right:1em" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBslreQb7Z0vi70Z5Bsbm3XovVRg3La3zdi5tGpq5ajutUVnCArNEru58LWcAlqRsvKLIXZjcS7iM6nQ8lSBWh-4RPQGPS8UeWIMtEtJPkXYyIg1S5QlNqf39Rc06LHsqoP31hGHhB2PA2/s1600/1586933362_4.jpg"></a>Mutlaka masanızda çalışın</h3> Evinizde yerde, yatakta veya koltukta değil; mutlaka masanızda ve uygun bir çalışma sandalyesinde oturarak çalışın. Aksi halde tüm omurga, kollar, dizler ve kalçalar kötü yük dağılımının etkisiyle daha çok ağrıyacaktır.<br> <br> <h3> Tüm ihtiyaçlarınızı masanıza yerleştirin</h3> Masanız, çalışırken kullanacağınız malzemeleri yerleştirebileceğiniz kadar büyük olmalı. Telefon, kalemler, dosyalar ve hesap makinesi gibi ihtiyacınız olan tüm malzemelere erişmek için sık sık dönmeniz ve özellikle yerden sürekli bir şeyler almanız, bel fıtığı veya kas ağrıları çekmenize yol açabiliyor.<br> <br> <h3> Sandalyeniz ideal yükseklikte olsun</h3> Çalışma sandalyeniz; oturduğunuz kısmı yükselip/alçalabilen, kolları çıkabilen, arkası yatabilen özelliklere sahip olmalı. "Çok alçak sandalyede çalışmak dizin ön kısmında ağrılı bir soruna, ayakların yere temas etmediği yükseklikteki sandalye ise omurga nedenli ağrılara yol açabiliyor" uyarısında bulunan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Spor Hekimi Prof. Dr. Tolga Aydoğ sözlerine şöyle devam ediyor: "Çok yüksek olup ayaklarınızın havada kaldığı ya da çok alçak olup dizlerinizin kalçanızdan yüksekte olduğu sandalyelerde çalışmayın. Ayaklarınız rahat bir şekilde yere değerken, dizleriniz ile kalçanız aynı yükseklikte olmalı"<br> <br> <h3> Bel boşluğunuzu destekleyin</h3> Omurga kökenli kas ağrıları yaşamamak için sandalyede otururken, bel boşluğunuz sandalyenin arkasına temas etmeli. Eğer temas etmiyorsa bel boşluğunuzu küçük bir yastıkla destekleyin. Sandalyenize sırtınızı dayadığınız kısmının yüksekliği kürek kemiklerinizin en az yarısına kadar ulaşmalı ve otururken boyun, sırt ile beliniz rahat durumda olmalı.<br> <br> <h3> Bilgisayarın ekranı çok aşağıda olmasın</h3> Bilgisayarın monitörünü gözünüzden 50-75 santim uzakta olacak şekilde yerleştirin.Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, Spor Hekimi Prof. Dr. Tolga Aydoğ bilgisayar ekranının orta noktasının mutlaka göz hizanızın hafif aşağısında olması gerektiğini belirterek şu uyarılarda bulunuyor: "Eğer dizüstü bilgisayar kullanıyorsanız, adında olduğu gibi bilgisayarı dizinizin üzerine koyarak çalışmayın. Ya ek bir destekle bilgisayarınızı yükseltin ya da ek klavye veya ekran kullanın. Ekranın çok alçak ve sizden çok uzak olması, başınızı ve omuzlarınızı öne doğru eğmenize, bunun sonucunda da boyun fıtığı, kas ağrıları ile duruş bozukluğuna neden olabiliyor"<br> <br> <h3> Dirseklerinizi fazla bükmeyin</h3> Klavyenizi kullanırken dirseklerinizin çok bükülü veya çok açık olmamasına, ön kolunuzun yere paralel kalmasına ve ellerinizin de yukarı doğru çok açılanmamasına dikkat edin. Ayrıca omuzlarınız ve kollarınız da gevşek halde olmalı. Aksi çalışma şartları dirsek ve el bilek düzeyinde sinir sıkışmasına, sırt ile boyun ağrılarına yol açabiliyor.<br> <br> <h3> Konuşurken bu hatayı asla yapmayın</h3> Bilgisayar kullanırken telefonu kulağınız ile omuz arasında sıkıştırmayın ya hoparlörü açarak ya da kulaklıkla kullanmaya özen gösterin. Aksi takdirde omurga nedenli kas ağrıları veya boyun fıtığı gelişebiliyor.<br> <br> <h3> En geç saat başı mola şart!</h3> Masa başında çalışırken en geç saat başı 5-10 dakika mola verin ve bu süreçte ayağa kalkıp dolaşın. Kısa süreli molalar bir yandan zihninizi boşaltmaya yardımcı olurken, diğer yandan da hatalı oturmaya bağlı sorunları kısmen rahatlatmaya yardımcı olacaktır.<br> <br> <h3> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE6WrbgQp2IYMat4Qrm5jm2HQgHJyfdAJ6bfO51dmHkalmteISh6l9bJUYbITNdDP-5u3FF-E2hONndLq4XCkoeyxIPKfF8WOY0o5kyvH1l6HIIsVrv2e_TuiSdz3kOYFNLospMtbtgtTU/s1600/1586933368_6.jpg" style="clear:left;float:left;margin-bottom:1em;margin-right:1em" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE6WrbgQp2IYMat4Qrm5jm2HQgHJyfdAJ6bfO51dmHkalmteISh6l9bJUYbITNdDP-5u3FF-E2hONndLq4XCkoeyxIPKfF8WOY0o5kyvH1l6HIIsVrv2e_TuiSdz3kOYFNLospMtbtgtTU/s1600/1586933368_6.jpg"></a>Haftada 3-5 gün egzersiz çok önemli</h3> Bel ve boyun sağlığınız için haftada 3-5 gün, evde uygun bir ortamda, 20-30 dakika orta tempolu yürüyüş veya egzersiz yapın. Daha önce ilgili sağlık çalışanı veya antrenörünüz tarafından kısa olduğu söylenen kaslarınız varsa bunları uzatma amaçlı germe egzersizleri yapmayı ihmal etmeyin. Egzersiz yapmaya alışkın değilseniz, bu süreçte yüksek yoğunluklu aralıklı çalışma niteliğinde egzersizlere başlamayın.<br> <br> <h3> Abur cuburlara dikkat!</h3> Koronavirüs (Covid 19) pandemisinin oluşturduğu kaygı ve evde olmanın rahatlığıyla abur cubur yemekten kaçının. "Evde kalma süresi sonunda kilonuz istemediğiniz rakamlara ulaşıp, omurga sağlığınızı da tehlikeye atabilir" uyarısında bulunan Prof. Dr. Tolga Aydoğ, "Ayrıca çalışmaya kendinizi kaptırıp su içmeyi de unutmayın, çünkü su vücuttan toksinlerin atılmasını sağlamak gibi birçok yaşamsal önem taşıyan işlevlere sahip." diyor. Bunların yanı sıra uzun süre kalkmadan çalışmak ve özellikle az su içmek böbrek taşı oluşumuyla da sonuçlanabiliyor.<br><br></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-8408863725227015962022-11-23T11:43:00.006+03:002022-11-23T11:43:36.498+03:00En özel gün öncesi hangi antioksidanı tercih etmeli?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEQrIYseoXUiCy1yVbszD9u3_Y8QWKE_JTm4rNJ5Qpbm_n9fNp1OH5QWJ1QRKs7Yt91DwB994C0Vop6BOXFz3f7xqCwbhJeVnf3D48PWEEJCdZ5TuG-GNxbsKoVH1F2p7eJVckb0J4wAwE/s1600/En+%25C3%25B6zel+g%25C3%25BCn+%25C3%25B6ncesi+hangi+antioksidan%25C4%25B1+tercih+etmeli.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEQrIYseoXUiCy1yVbszD9u3_Y8QWKE_JTm4rNJ5Qpbm_n9fNp1OH5QWJ1QRKs7Yt91DwB994C0Vop6BOXFz3f7xqCwbhJeVnf3D48PWEEJCdZ5TuG-GNxbsKoVH1F2p7eJVckb0J4wAwE/s1600/En+%25C3%25B6zel+g%25C3%25BCn+%25C3%25B6ncesi+hangi+antioksidan%25C4%25B1+tercih+etmeli.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Evlilik sezonun açılması ile gelin adaylarının büyülü gecede kendilerini peri masalarında hissetmelerinin şüphesiz en doğru yolu istedikleri gelinlikle olabilmekten geçiyor. Bu sebeple düğün öncesinde çeşitli detoks, diyet ve antioksidan çalışmalarına başvuruyor. </b><br /> <br /> Sports International'ın Diyetisyeni Gurbet Ünal, gelin ve damat adayları için en uygun hazırlık sürecini paylaştı.<br /> <br /> " Gelinlik ve damatlık için diyete girmeden önce son bir kez istediğim her şeyi yemeliyim düşüncesi düğün sürecinde sık yapılan beslenme hatalarının başında geliyor"<br /> <br /> Gelin ve damat adaylarının sık yaptığı hataları belirten Diyetisyen Gurbet Ünal, "Diyeti bozduğunuz anda her şeyin bitti sanılması, diyet ürünlerin enerjisinin olmadığının düşünülmesi, aç kalarak zayıflayacağının düşünülmesi, yetersiz su tüketimi ve egzersiz yapmamak düğün sürecinde sık yapılan beslenme hatalarının başında yer alıyor. Diyet yaparken en büyük motivasyon kaynaklarından birisi kişinin kendisine diyet partneri bulmasıdır. Bu süreçte eş adaylarının aynı motivasyonda bir birlerine sürekli hatırlatması durumu da avantajlı gördüğümüz noktaların başında yer almaktadır" dedi.<br /> <br /> <b>"Detoks suyu ya da diyetleri önermiyorum"</b><br /> <br /> Hazırlık sürecinde paketli gıdalardan uzak durulması gerektiğinin altını çizen Gurbet Ünal, " Detoks suyu ve diyetleri gibi uygulamalar bireylerin almaları gereken enerjinin altında enerji ile beslenmelerinden kaynaklı geriye dönüşsüz olarak metabolizma yavaşlamasına neden olabiliyor. Bu tarz uygulamalar bütün gün uygulanan düzenler olmamalı. Ancak bireyler şöyle yapabilirler vücutlarının detoks sistemlerini çalıştıracak antioksidan aktivitesi yüksek besinleri bu süreçte daha sık tercih edebilirler. Vücudun detoks sistemi için şunu söyleyebilirim. Zaman içerisinde hem yediğimiz besinlerden hem de çevresel etmenlerden dolayı vücudumuzda toksinler artar. Bu durum vücutta oksidatif stres dediğimiz birtakım metabolik sonuçlara neden olur. Metropol yaşantısı, stres ve kötü doğa koşulları da eklendiğinde, vücuttan atamadığımız ve sürekli maruz kaldığımız toksinler zamanla karaciğer ve böbrekler başta olmak üzere sağlığımızı olumsuz etkiler. Düğün sürecinde en yoğun stres zamanlarından biri olarak kabul edebiliriz. Bu süreçte antioksidan aktivitesi yüksek besinleri eklersek aslında vücudun doğal detoks sistemine katkı sağlamış oluruz. Vücudun bir nevi arınmasını artırmak için illa meyveleri blendırdan geçirip smoothie haline getirmenize gerek yok, hatta bu tarz uygulamalarda antioksidan aktivitesi yüksek vitaminlerden olan C vitaminini büyük ölçüde kayba uğratabilirsiniz."<br /> <br /> <b>Gelin ve damat adaylarına özel antioksidan tavsiyeler</b><br /> <br /> <u>Kahvaltı</u><br /> <div style="clear: both; text-align: center;"> <u><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_YqtUUUbvwnTFT1aZdSt4X6ffqdlu4sDM8M1ARfzo8uc0xVeXrzbrUHxNZyGOqxEAC-POg0T3sFYuJ4gSVsTd_gZyOQRbxCaNLptimvNxPaY2qaTxcS5A6GtvWLEBb74sn892eC7o8mmx/s1600/1554791044_MAGL0786.jpg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_YqtUUUbvwnTFT1aZdSt4X6ffqdlu4sDM8M1ARfzo8uc0xVeXrzbrUHxNZyGOqxEAC-POg0T3sFYuJ4gSVsTd_gZyOQRbxCaNLptimvNxPaY2qaTxcS5A6GtvWLEBb74sn892eC7o8mmx/s200/1554791044_MAGL0786.jpg" width="133" /></a></u></div> <br /> Yumurta<br /> Mevsim yeşillikleri<br /> Ceviz/fındık/badem<br /> Ekmek (çavdar, tam tahıl, ekşi maya vb)<br /> <br /> <u>Öğle yemeği</u><br /> Balık<br /> Mevsim yeşillikleri<br /> Ekmek (çavdar, tam tahıl, ekşi maya vb) veya karabuğday veya kinoa veya bulgur<br /> <br /> <u>Akşam yemeği</u><br /> Ispanak yemeği<br /> Mevsim yeşillikleri<br /> Ekmek (çavdar, tam tahıl, ekşi maya vb) veya karabuğdayveya kinoa veya bulgur<br /> <br /> <u>Ara öğünler</u><br /> ahududu, böğürtlen, üzüm, yaban mersini, çilek gibi meyveler<br /> badem, cevizveya fındık<br /> beyaz çay/yeşil çay<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-46240067073484352752022-11-14T00:18:00.007+03:002022-11-14T00:20:12.883+03:00Bitget, yeni özelliği “Strateji Plaza” ile social tradinge yenilik getiriyor<p><em><strong>Kullanıcıların uygun uygulamalarla bir dizi otomatik işlem stratejisini takip etmelerini sağlayacak.</strong></em></p><p><em></em></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><em><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAQjtJ5SDxagziHvYjifq4Dzv0WSH4e7tzA1zwfA8J3BwqDtDbhqsctNeB3bnDjLtStzR9e5tS_h6rl5SAvLOH63pEtMsyXtzE2RyZB7pUUHA5S5-tMk0Rw7SVGDbOZZpsOcerSYq_WF09pAK2_X19RvZkmiOj1_ouyr_BYl0J7KB6htMUwrHd7e669w/s1200/strategy-plaza-20221011074814694.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Bitget, yeni özelliği “Strateji Plaza” ile social tradinge yenilik getiriyor" border="0" data-original-height="675" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAQjtJ5SDxagziHvYjifq4Dzv0WSH4e7tzA1zwfA8J3BwqDtDbhqsctNeB3bnDjLtStzR9e5tS_h6rl5SAvLOH63pEtMsyXtzE2RyZB7pUUHA5S5-tMk0Rw7SVGDbOZZpsOcerSYq_WF09pAK2_X19RvZkmiOj1_ouyr_BYl0J7KB6htMUwrHd7e669w/s16000/strategy-plaza-20221011074814694.jpg" /></a></em></div>Social tradinge odaklanan lider global kripto borsası Bitget, bir başka yenilikçi social trading özelliği olan Strateji Plaza'yı piyasaya sürüyor. Yeni özellik, kullanıcılara bir dizi otomatik işlem stratejisini takip etme seçeneği sunacak. Sistemin abonelikten sonra stratejileri otomatik olarak yürütmesine izin vererek, işlemleri elverişlilik ve esneklikle kolaylaştıracak.<div><br /><p></p>
<p><strong><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></strong></p>
<p>Stratejistler, benzersiz otomatik işlem stratejilerini oluşturabilecek ve bunları Strateji Plaza'da paylaşabilecek. Aynı zamanda, düzenli kullanıcılar, her stratejistin profilini ve stratejilerinin katkıda bulunduğu performansı inceleyebilecek ve favori stratejistlerine abone olmayı ve bu stratejileri takip etmeyi seçebilecek. Stratejistlere abone olduktan sonra, manuel emirle kopyalama işlemine ek olarak, stratejistler tarafından gerçekleştirilen stratejiyi başlatma ve bitirme eylemleri de dahil olmak üzere, işlem stratejileri takip eden 30 gün boyunca kullanıcılar için otomatik olarak yürütülecek.</p><p><br /></p>
<p>Strateji Plaza, deneyimli ve mükemmel traderlar tarafından belirlenen çeşitli işlem stratejileri ile kullanıcılara yalnızca fayda sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda bazı stratejistler için bir abonelik ücreti gerekebileceğinden, stratejistlerin paylaşımdan kazanç sağlamasına da yardımcı olacak. Tek tıkla copy trade ve Bitget Insights gibi diğer social trading özellikleriyle birlikte Strateji Plaza, fikir paylaşımı, sosyal etkileşim ve copy trade’in sorunsuz entegrasyonu ile Bitget'i tek duraklı bir işlem platformu olarak daha da geliştirecek ve herkesin ihtiyaçlarına daha iyi uyacak çok yönlü sosyal işlem hizmetleri sunacak.</p><p><br /></p>
<p><strong><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></strong></p>
<p>Bitget Yöneticisi Gracy Chen, “Bitget, kullanıcılara en iyi sosyal işlem deneyimini sunmaya odaklanıyor. Ek özellik olan Strateji Plaza, platformun tekliflerini çeşitlendirir, kullanıcıların işlem portföyünü daha da optimize eder ve aynı zamanda deneyimli bir trader olmanın avantajlarını geliştirir. Sosyal işlem ürünlerimizi yükseltmek için yeni araçlar ve inovasyon geliştirmeye yönelik sürekli çabalarımızla, kullanıcıların hedeflerine ulaşma konusunda daha yetenekli olacağını umuyoruz.”</p><p><br /></p>
<p>Bitget'in amiral gemisi sosyal işlemler ürünü Tek Tıkla Copy Trade, piyasaya sürülmesinden bu yana sektörde büyük bir popülerlik kazandı. Borsa, kısa süre önce, traderları daha deneyimli akranlarından içgörüler ve öğrenmelerle daha iyi eğitmek, yeni başlayanlar ve uzman traderlar arasındaki bilgi boşluğunu daha da kapatmak için başka bir social trading aracı “Bitget Insights”ı geliştirdi.</p><p><br /></p>
<p>Daha fazla bilgi için lütfen <a href="https://bit.ly/3DTaB8V" target="_blank">web sitesini</a> ziyaret edin.</p>
<p><strong>Bitget Hakkında</strong></p>
<p>2018 yılında kurulan Bitget, temel özellikleri olarak yenilikçi ürünler ve sosyal işlem hizmetleri ile dünyanın lider kripto para borsasıdır ve şu anda dünya çapında 100'den fazla ülkede 8 milyondan fazla kullanıcıya hizmet vermektedir.</p><p><br /></p>
<p>Borsa, kullanıcılara tek noktadan ve güvenli işlem çözümleri sağlamayı taahhüt ediyor ve Arjantinli efsanevi futbolcu Lionel Messi, İtalyan lider futbol takımı Juventus, PGL Major'ın resmi espor kripto partneri ve lider espor organizasyonu Team Spirit dahil olmak üzere güvenilir partnerle işbirlikleri yaparak kripto kullanımını artırmayı hedefliyor.</p>
<p>Bitget hakkında daha fazla bilgi edinmek için ziyaret edin <a href="https://www.bitget.com" target="_blank">https://www.bitget.com</a>.</p>
<p><strong><a href="https://bit.ly/3hhMGZ6" target="_blank">BITGET’E HEMEN ÜYE OLMAK İÇİN TIKLAYIN!</a></strong></p>
<p><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.boomads.com?client=debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c&offerid=2016" rel="nofollow" target="_blank" title="boomads">boomads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">
boomads_offer_client = "debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c";
boomads_offer_id ="2016";
</script>
<script src="http://counter.boomads.com/scripts/offer.js" type="text/javascript"></script></p></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-79811260755394333212020-09-09T12:16:00.009+03:002021-10-12T15:15:58.455+03:00Jinekolojik hastalıklardan korunmanın 9 yolu<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKx7ToYbraDiCEa0-MfhrVBfz_POi_snUtrYBno2FH0QucXHIpIDeVsCNzmwbCGMNHeI3tJOyOWXQvg-MA_U_gGX9-2x-8tnIZcFTD4f77qPr6y0gJ0bhh6SI54-2Td5yWX2R9ZsfauvN5/s1600/40+ya%25C5%259F+%25C3%25BCst%25C3%25BCnde+jinekolojik+hastal%25C4%25B1klardan+korunman%25C4%25B1n+9+yolu.png" style="clear: left; display: inline; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKx7ToYbraDiCEa0-MfhrVBfz_POi_snUtrYBno2FH0QucXHIpIDeVsCNzmwbCGMNHeI3tJOyOWXQvg-MA_U_gGX9-2x-8tnIZcFTD4f77qPr6y0gJ0bhh6SI54-2Td5yWX2R9ZsfauvN5/s1600/40+ya%25C5%259F+%25C3%25BCst%25C3%25BCnde+jinekolojik+hastal%25C4%25B1klardan+korunman%25C4%25B1n+9+yolu.png" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Ülkemizde ortalama menopoz yaşı 47 olarak kabul ediliyor. Kadınlar 40'lı yaşlardan itibaren fizyolojik olarak birçok değişim yaşıyor. </b><br /> <br /> Bu değişimler bazı sağlık problemlerini de beraberinde getirebiliyor. Jinekolojik hastalıklardan korunmak adına ciddiye alınması gereken önemli belirtiler bulunuyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü'nden Op. Dr. Suat Karataş, 40 yaş üstü kadınların dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.<br /> <br /> Menopoz döneminin yaklaşmasıyla birlikte kadınlarda birçok değişim görülmektedir. Östrojen oranının değişmesiyle miyomların artması, adet düzensizliklerine sebep olan kistler, poliplerdeki artış ve rahim ağzı kanserlerinin yüzde 99'undan sorumlu olan Human Papiloma Virüs'e (HPV) bağlı kanser öncüsü belirtilerde bu dönemde artış yaşanmaktadır.<br /> <br /> <b>Bu artışın sebebi şunlar olabilmektedir:</b><br /> <br /> Sigara,<br /> Hareketsiz yaşam,<br /> Düzensiz beslenme,<br /> Erken yaşta cinsel ilişki,<br /> Çok eşlilik (Sadece kadın için değil, eşin de birden fazla partnerle birlikte olması)<br /> <br /> <b>Bu belirtilerden bir ya da birkaçını yaşıyorsanız dikkat!</b><br /> <br /> 40'lı yaşlardan itibaren kadınların özellikle ciddiye alması gereken belirtiler şöyle sıralanmaktadır:<br /> <br /> <br /> <ul> <li>Adet kanama miktarındaki değişiklikler (artış ya da azalma)</li> <li>Adet dışı ara kanamalar</li> <li>Adet gecikmesi ya da erken gelmesi</li> <li>Adet kanamalarının 7 günden uzun sürmesi</li> <li>Kasık ağrısı</li> <li>İlişki sonrası kanama</li> <li>Geçmeyen kötü kokulu akıntı</li> <li>Vajinal bölgede siğiller</li> <li>Düzenli taramalarınızı ihmal etmeyin </li> </ul> <br /> <br /> Jinekolojik hastalıkların teşhis ve tedavilerinde uygulanan yöntemlerin başında smear testi gelmektedir. Smear testinde rahim ağzından akıntı örneği alınarak hücreler incelenmektedir. Smear testinde ASCUS, LGSIL, HGSIL denilen hafif düzeyden ağır düzeye hücresel anormallikler veya muayene sırasında rahim ağzında, vajina içerisinde yara görünümü ya da anormal görüntü tespit edildiğinde tanı amaçlı biyopsi örneği alınarak incelenmektedir. Bu işleme kolposkopi işlemi adı verilmektedir. Kolposkopi muayene sırasında yapılabilen kolay mikroskobik bir muayenedir. Rahimden kaynaklanan miyom, polip ve yumurtalık kistleri ve benzeri yapılara ise ultrasonografi yöntemi ile bakılmaktadır. Yumurtalık kistleri genellikle zararsız olsa da ultrasonda yapısal olarak farklılıklar tespit edildiğinde ve özellikle de ailede kanser öyküsü olan hastalarda ek kan testleri yapılmaktadır. Jinekolojik hastalıkları önlemede erken teşhisin önemi göz ardı edilmemelidir. Yaşanan değişimler takip edilmeli ve düzenli kontroller aksatılmamalıdır.<br /> <br /> <b>Ailede kanser öyküsü en önemli risk faktörlerinden biri </b><br /> Ailesel risk faktörü dendiğinde ise sadece jinekolojik kanserler değil meme kanseri başta olmak üzere tüm kanser türleri akla gelmelidir. Özellikle ailede meme kanseri öyküsü olan bazı genetik yüklü kadınlarda rahim kanseri birlikteliği görülmektedir. Meme kanserli hastalarda yapılan genetik taramalar vardır. Bu taramalarda mutasyonlar tespit edildiğinde önlem amaçlı rahim alma ameliyatları düşünülmektedir. Bu nedenle meme kanseri geçiren hastaların mutlaka jinekolojik taramalarını da aksatmaması gerekmektedir. Ailede meme kanseri ve jinekolojik kanser öyküsü olanların da düzenli taramalarını sıklaştırmaları önerilmektedir.<br /> <br /> <b>HPV en çok 20'li ve 40'lı yaşlarda görülüyor</b><br /> Cinsel yolla bulaşan ve rahim ağzı kanserlerinin yüzde 99'undan sorumlu olan Human Papiloma Virüsün (HPV) en sık görülen dönemleri; 20'li yaşlar ve 40'lı yaşlardır. Rahim ağzı kanserlerinden korunmak için risk faktörlerinden uzak durmanın yanında HPV aşısı da önerilmektedir. HPV aşısı günümüzde birçok Avrupa ülkesinde rutin aşı protokolüne girmiştir. En yüksek etkiyi 9-26 yaş arası ilk cinsel deneyim öncesi gösteriyor olsa da 43 yaşa kadar yapılması koruyuculuk sağlamaktadır. HPV aşısı için ülkemizde HPV'nin 6, 11, 16 ve 18 şeklinde numaralandırılan 4 türüne karşı koruyuculuk sağlayan ve 0. 2. ve 6. aylarda üç doz olarak uygulanan aşı mevcuttur. Avrupa'da günümüzde uygulanan HPV'nin 9 tipine karşı etkili HPV aşısı ise yakın zamanda ülkemizde de olacaktır. HPV aşısı kadınlarda başta rahim ağzı kanseri olmak üzere, vajina, vulva, anüs kanserlerine karşı yüksek koruyuculuk sağlamaktadır.<br /> <br /> <b>40 yaş sonrası kadın hastalıklarından korunmak için bu önerilere kulak verin</b><br /> <br /> <br /> <ul> <li>Düzenli jinekolojik muayene ve testler (kişiye göre değişmekle birlikte genelde yıllık olarak) aksatılmamalıdır.</li> <li>Karbonhidrat ve rafine şekerden uzak, doğala yakın beslenme tarzı benimsenmelidir.</li> <li>Bol sıvı alımı önemlidir. Günde en az 2 litre olmak şartıyla su tüketimi sağlanmalıdır.</li> <li>Düzenli egzersiz atlanmamalıdır. Ritmik günlük 30 dakikalık yürüyüşler önerilmektedir.</li> <li>Obezite tüm kanserlerin oluşumunda önemli bir risk faktörüdür. Mutlaka uzman kontrolünde kilo problemlerine çözüm aranmalıdır.</li> <li>Jinekolojik kanserlerde genetik yatkınlık önemlidir. Ailede herhangi bir kanser türü olan kadınlar jinekolojik tarama ve muayenelerini sıklaştırmalıdır.</li> <li>Kadın hastalıklarının oluşumunda ve özellikle rahim ağzı kanserinden korunmak için çok eşlilikten ve erken yaşta cinsel deneyimden kaçınılmalıdır.</li> <li>Doğum kontrol yöntemleri doğru uygulanmalıdır. 40 yaş sonrası istenmeyen gebeliğin getireceği riskler göz ardı edilmemelidir.</li> <li>Rahim ağzı kanserlerinden korunmak için 9-43 yaş arası HPV aşısı yaptırılmalıdır.</li></ul><div><br /></div></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-20191562126060008932020-09-09T12:16:00.000+03:002020-09-09T12:16:00.443+03:00Botoks mu yaptırmalı, dolgu mu?<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgugentciINZ90NYKxwyedtSgYPWRcfI3IBZh5XqfWC-jgVlaqFlwHx89AOZjI6kTkOqpefHjbKwAj7HtyAeHFiKRl8v77BxwTVlNvdAWTGEvu2c3MkEd92viv6ujPYklFfkvxwRzY664jL/s1600/Botoks+mu+yapt%25C4%25B1rmal%25C4%25B1%252C+dolgu+mu.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgugentciINZ90NYKxwyedtSgYPWRcfI3IBZh5XqfWC-jgVlaqFlwHx89AOZjI6kTkOqpefHjbKwAj7HtyAeHFiKRl8v77BxwTVlNvdAWTGEvu2c3MkEd92viv6ujPYklFfkvxwRzY664jL/s1600/Botoks+mu+yapt%25C4%25B1rmal%25C4%25B1%252C+dolgu+mu.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Dünyada her yıl milyonlarca insan botoks ve deri altı dolgusu yaptırıyor. Peki bu iki kozmetik tedavi arasındaki fark nedir?</b><br /> <br /> Estetik Cerrah Op. Dr. Alper Mete Uğurlu, botoks ve deri altı dolgusu hakkında şu bilgileri verdi:<br /> <br /> <b>BOTOKS NEDİR?</b><br /> <br /> "Botoks kasları donduran, saflaştırılmış bakteri içerir. Bu şekilde botoks yüzdeki mimiklerin neden olduğu çizgi ve kırışıkların görünürlüğünü azaltmaya yardımcı olur. Göz çevresindeki kaz ayakları ya da alındaki yatay çizgiler gibi hareketli kırışıklıkları düzeltmek için de botoks etkilidir.<br /> <br /> Botoks, bir bakteriden alınan botulinum toksinin saflaştırılmış halidir. Çok yüksek miktarlarda zehirli olmasına rağmen, bir uzmanın az ve düzenlenmiş miktarda uygulaması ile kırışıkları düzeltmek için zararsız bir çözüme dönüşür.<br /> <br /> Botoks, enjekte edildiği yerde sinir uyarılarını engelleyerek çalışır. Sinir uyarıları kesildiğinde etkilenen kas geçici olarak donar. Yüzün seçili bölgesindeki hareketsizlik keskin kırışıklıkların yumuşamasını, azalmasını hatta ortadan kalkmasını sağlar.<br /> <br /> Botoks 3 – 4 ay boyunca etkilidir.<br /> <br /> <b>BOTOKS NELERİ DÜZELTİR?</b><br /> <br /> Botoks yalnızca kas hareketlerinin yol açtığı kırışıklarda işe yarar. Bunlar hareketli kırışıklık olarak bilinir ve genellikle "mimik çizgileri" diye adlandırılır.<br /> <br /> Botoks uygulanan en yaygın hareketli kırışıklıklar yüzün üst kısmında iki kaşın arasındaki "11" şeklinde çizgiler, alındaki yatay çizgiler ve göz etrafındaki kaz ayaklarıdır. Bu çizgiler zaman içerisinde gülümseme, kaş çatma, yan bakma ve diğer yüz ifadeleri sonucunda oluşur.<br /> <br /> Botoks yüzdeki sarkma ya da tombulluğun azalması nedeniyle ortaya çıkan çizgi ve kırışıklarda işe yaramaz. Bunlar durağan çizgiler olarak bilinir. Durağan çizgiler yanak, boyun ve çene altında bulunur.<br /> <br /> <b>DERİ ALTI DOLGUSU NEDİR?</b><br /> <br /> Deri altı dolgusu yaşa bağlı olarak incelen bölgelerde dolgunluk sağlayacak maddelerden oluşur. Bu incelme genellikle yanaklar, dudaklar ve ağız çevresinde görülür.<br /> <br /> Deri altı dolgusu kimi zaman yumuşak doku dolgusu olarak da adlandırılır ve hacim ve dolgunluk vermek amacıyla deri yüzeyi altına enjekte edilmek amacıyla geliştirilmiş bir üründür.<br /> <br /> Uygulama süresi ve yapılan işlemin kalıcılık süresi değişmekle birlikte bazı dolgular 6 ay dayanırken, bazıları 2 yıla kadar kullanılmaktadır.<br /> <br /> Kişiler kendi bireysel ihtiyaçlarını ve beklentilerini doktorları ile ele alıp hangi dolgunun kendileri için en iyi seçenek olduğuna karar vermelidirler.<br /> <br /> <b>DERİ ALTI DOLGUSU, HANGİ DURUMLARDA UYGULANIR?</b><br /> <br /> Yaşlanmanın farklı izlerini düzeltmek için farklı türde deri altı dolguları geliştirilmiştir. Seçilen dolgu türüne göre;<br /> <br /> İncelen dudakları dolgunlaştırmak,<br /> <br /> Yüzdeki çukurlaşmaları düzeltmek ya da doldurmak,<br /> <br /> Alt göz kapağında ortaya çıkan gölge ya da kırışıkları azaltmak, ortadan kaldırmak,<br /> <br /> Yara izi çukurlarını doldurmak ya da yumuşatmak,<br /> <br /> Yüzün alt bölümündeki durağan çizgileri doldurmak ya da yumuşatmak,<br /> <br /> Durağan çizgiler ağız çevresi ve yanaktaki kırışıklıkları da kapsar. Bu kırışıklar deride kolajen eksikliği ve elastisite kaybı sonucunda ortaya çıkar.<br /> <br /> <b>HAMİLELERDE TAVSİYE EDİLMEZ</b><br /> <br /> Hamile ve emziren kadınlarda botoks ve dolgu tavsiye edilmez. Belli sağlık sorunları olan ya da ilaç kullanan kişilerde botoks ya da dolgunun güvenli olduğu incelenmeden bu işlemler yapılmamalıdır.<br /> <br /> <b>UZMANLAR UYGULAMALI</b><br /> <br /> İşlemler, plastik cerrah, sertifikalı dermatolog, kozmetik cerrah gibi nitelikli kişiler tarafından uygulanmalıdır.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-67435888738471105242020-09-09T12:07:00.002+03:002020-09-09T12:07:20.625+03:00 Çocuğunuz süt sevmiyor mu? Sütü Sevdirecek harika bir tarifim var!<p><img alt="" src="http://media.boomads.com/images/offer/sut1-20202007090009452.JPG" style="height: 429px; width: 600px;" /><br />
Dün bir arkadaşıma çaya davetliydim. Öğleden sonra olduğu için çocukları evdeydi. Ben de giderken onların sevebileceği lezzetli bir şeyler almak istedim. Ufak tefek atıştırmalık yiyeceklerin yanında marketten en sevdiğim markanın ambalajlı sütünü aldım. Süt, bizim evde çok tüketildiği için artık her alışverişlerimde sanırım hiç düşünmeden sepete ekliyorum.<br />
<br />
Evlerine gittiğimde arkadaşım torbaları boşaltırken sütleri kendime aldığımı sanınca biraz şaşırdım. Meğer çocukları süt “sevmezmiş”. Benim düşünceme göre, çocuklar bir gıdayı, bir yiyeceği sevmediğinde bu gerçek fikir değil, bir etkilenme veya zorlanma sonucu oluyor. Yani çocuğu yemesi veya içmesi için zorlarsan o çocuk o gıdayı bir daha tüketmeyebiliyor. O yüzden çocukları serbest bırakmak, sıkmamak, o gıdayı farklı tarif ve formlarda denemelerini sağlayarak onlara sevdirmek lazım. Hele ki konu beslenme için olmazsa olmazlardan süt ise….<br />
<br />
Arkadaşımla sohbet ettiğimizde çekinerek ambalajlı sütleri pek kullanmak istemediğini söyledi. Nedenini sorduğumda ise besin değerinindüşük olduğunu duyduğunu ama bunu da araştırmadığını, tamamen kendi fikri olduğunu söyledi. Hızlıca bir google’layarak onunla birkaç araştırmayı paylaştım. Çıkan sonuçlar,onu şaşırttığı kadar beni de şaşırttı. Zira bilmediğim bir sürü şey öğrendim. Bu vesileyle arkadaşıma da teşekkür ederim yeni şeyler öğrenmemi sağladığı için. <br />
<img alt="" src="http://media.boomads.com/images/offer/sut2-20202007090029342.JPG" style="height: 668px; width: 600px;" /><br />
Araştırmam sonucunda edindiğim bilgileri kısaca sizinle de paylaşmak istedim. Süt özelikle 1-4 yaş döneminde zihinsel gelişime katkı sağlıyor. Çocukluk ve ergenlik döneminde güçlü kemik ve diş oluşumunu sağlıyor. Sonraki dönemlerde yani gebelik ve emzirme dönemlerinde bebeğin sağlıklı gelişimi için gerekli vitamin ve minerallerin vücuda alınmasına ve bebeğin kemik gelişimine yardımcı oluyor. <br />
<br />
Hamilelik dönemlerinde annelerin çoğunda yaşanan kemik ve diş problemlerinin oluşumunu önlüyor. Yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde ise yaşanması olası olan kemik problemlerinin önüne geçilmesinde etkili rol oynuyor. Vücudun ihtiyaç duyduğu protein, kalsiyum, fosfor, B2 vitamini gibi birçok besin öğesini de içinde barındıran süt sağlıklı ve kaliteli yaşamın anahtarı diyebiliriz. Eğer siz de yaşamınızı daha kaliteli sürdürmek, olası sağlık problemlerinin önüne geçmek istiyorsanız her gün az 2 bardak süt ve 1 porsiyon süt ürünü tüketmenizi öneririm. Uzmanlar yetişkin ve yaşlıların da ortalama 2 bardak süt içmelerini öneriyorlar. Hal böyle olunca aslında sütün günlük beslenmemizde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz.</p>
<p><img alt="" src="http://media.boomads.com/images/offer/sut3-20202007090126438.JPG" style="height: 678px; width: 560px;" /><br />
<br />
<strong>Ambalajlı Sütler Nasıl üretiliyor?</strong><br />
<br />
Ambalajlı sütler, ısıl İşlem Görmüş İçme Sütleri Tebliği’ne uygun ısıl işlem geçirerek ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından onaylanan tesislerde üretiliyor. <br />
<br />
Isıl işlem, dünya çapında tüm sütlere uygulanan bir yöntemmiş meğer. Bu işlemin amacı, sütün besleyiciliğinden ve içeriğindeki vitaminlerinden de herhangi bir kayba uğramadan, insanlarda ciddi hastalık riski oluşturabilecek etkenlerin tamamen uzaklaştırılmasıymış. mış.<br />
Bu arada aranızda çiğ süt kullanan varsa diye çok ama çok önemli bir bilgi eklemek istiyorum. Çiğ olarak tüketime sunulan açıkta satılan sütler biliyorsunuz sokakta, dükkan önlerinde, mağaza kapılarında filan satılıyor. E tabii soğuk zincir de hak getire! Bu sütlerde soğuk zincir sağlanamadığından, tüketiciye ulaşana kadar geçen taşıma sürecinde toplam bakteri yükü artıyor. Bu zararlı mikroorganizmaların uzaklaştırılması amacıyla evlerde kontrolsüz bir şekilde uzun süre kaynatılıyor ve bu yüzden vitamin-mineral kayıpları ambalajlı sütlere göre daha fazla oluyor.<br />
<br />
Özetlemek gerekirse; kendi sağlığınız ve çocuğunuzun sağlığı için her yerden süt almayın, çiğ süt almayın, denetimden geçmeyen sütü doğal sözüne kanıp eve sokmayın. Çocuklarınızı da onu sevmiyor, bunu sevmiyor diye şartlandırmayın. Sadece neyi nasıl sunacağınızı bilin ve çocuğunuza, yeni şeyler denemesi ve sevmesi için her zaman şans verin. Çocuğunuza sütü sevdirecek bir tarifle bu yazımı sonlandırıyorum <br />
Şimdiden hepinize afiyet olsun.<br />
<br />
<strong>Çilekli& muzlu Smootie Tarifi:</strong><br />
• 10 adet çilek,<br />
• Yarım olgunlaşmış muz<br />
• 1/2 bardak kutu süt, <br />
• 2 küp buz.<br />
• Çocuklar için hazırlıyorsanız 1 tatlı kaşığı bal<br />
Yukarıdaki karışımı 1 dakika blender’dan geçirin ve şahane bir yaz içeceğiniz hazır! </p>
<p><span style="font-size: 80%;">Bir <a href="http://www.boomads.com?client=debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c&offerid=1983" rel="nofollow" target="_blank" title="boomads">boomads</a> advertorial içeriğidir.</span><script type="text/javascript">
boomads_offer_client = "debbd4a6e31c4139bc1ae3a652c7a42c";
boomads_offer_id ="1983";
</script>
<script src="http://counter.boomads.com/scripts/offer.js" type="text/javascript"></script></p><p><span style="font-size: 80%;"><br /></span></p>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-67862194465884059152020-09-09T12:06:00.001+03:002020-09-09T12:06:02.002+03:00Bu yöntemle ileri yaşta anne olma şansınız<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzKv76vc8Bubxt_W5aovRjpc5LxExv3x4LsRRTLkdE3K3ydZn-hkfQjbgS1wErLeLDGGnWS2Px5yIkIJrZMpGaW6_WnfpiUVAVCf2tX-Aus2Gdp3IwbIWvUVz0oS0X9jMTBybPduGZ4N42/s1600/Yumurta+dondurma+y%25C3%25B6ntemi+ile+ileri+ya%25C5%259Fta+anne+olma+%25C5%259Fans%25C4%25B1.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzKv76vc8Bubxt_W5aovRjpc5LxExv3x4LsRRTLkdE3K3ydZn-hkfQjbgS1wErLeLDGGnWS2Px5yIkIJrZMpGaW6_WnfpiUVAVCf2tX-Aus2Gdp3IwbIWvUVz0oS0X9jMTBybPduGZ4N42/s1600/Yumurta+dondurma+y%25C3%25B6ntemi+ile+ileri+ya%25C5%259Fta+anne+olma+%25C5%259Fans%25C4%25B1.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Yumurta yani "oosit dondurma" işlemi, üreme çağında olan bir kadınının, bu potansiyelini korumak amacıyla yapılıyor. Yumurta dondurma özellikle kemoterapi ve radyoterapi gibi yumurtalık dokusuna zarar veren kanser tedavisi alacak kişilere öneriliyor. </b><br /> <br /> Tedavisi bittikten sonra dondurduğu yumurtalar sayesinde gebe kalan kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor. Memorial Antalya Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. Murat Özekinci, yumurta dondurma hakkında bilgi verdi.<br /> <br /> <b>35 yaşından sonra azalmaya başlıyor</b><br /> <br /> Sağlıklı kadınlarda 30'lu yaşların ortalarından sonra yumurta rezervi belirgin olarak azalmaya başlar. Bunun nedeni kadınların belirli bir yumurta rezervi ile dünyaya gelmesi ve bu rezervin yaşla birlikte giderek azalmasıdır. Her adet döngüsü içinde atılan yumurta hücresinin kalitesi de, yaşın artmasıyla birlikte düşüş gösterir. Yumurta rezervi azalmış bazı kadınlarda üreme çağı beklenenden daha kısa sürebilir. Bu anlamda 35 yaşına gelmiş ve 5 yıl içinde evlilik planı olmayan kadınlar risk altındadır. Eğer yumurta dondurma işlemi daha önce yaptırılmadıysa, 40 yaşından sonra bu yöntemlerle gebe kalma ihtimali de azalır. 40-42 yaşında bir kadının tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olma olasılığı %7-15 oranındadır ve bu kişilerin kendiliğinden gebe kalma şansı ise bu oranlardan çok daha düşüktür.<br /> <br /> <b>Doğurganlık potansiyelini korumak için bir seçenek</b><br /> <br /> Hiçbir risk faktörü ya da tıbbi zorunluluk hali bulunmayan tüm sağlıklı kadınlarda menopoza yakın son 10 yılda gebe kalmak zorlaşmaktadır. Bunun bilincinde olan kadınların yumurtalarını daha genç yaşlarda dondurup sonra bu yumurtaları kullanarak gebe kalma yöntemine sosyal ya da elektif dondurma denmektedir. Kişi kendi isteğine bağlı olarak üreme potansiyelini korumak ister. Yurt dışında tüm yumurta dondurma sikluslarının en büyük çoğunluğunu bu grup kadınlar oluşturmaktadır. Aslında yaş bir kadın için yumurta rezervi ve kalitesini ve gebe kalma potansiyelini göstermede en önemli parametredir. Son 15 yılda yumurta dondurma ve çözme teknolojisindeki gelişmeler, dondurma çözme işlemleri sonrasında hücre kayıp ve hasarlarının çok aza inmesini ve bu yolla oluşan gebeliklerin ve doğumların artmasını sağlamaktadır.<br /> <br /> <b>Ailesinde erken menopoz görülenler risk altında</b><br /> <br /> Genetik durumlar yumurta rezervini etkilemektedir. Annesi, kız kardeşleri veya kuzenlerinde 40 yaşından önce menopoz görülen kadınlar risk altında olabilir. Aile öyküsünde erken menopoz olan kişiler, üreme konusunda tecrübeli kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından mutlaka değerlendirilmelidir. Böyle bir risk tespitinde yumurtalıkların uyarılarak gelişimi sağlandıktan sonra ultrason altında toplanıp dondurulması önerilmelidir. Daha sonra bu kişiler menopoza girse bile geçmişte dondurulmuş oldukları yumurtalarını kullanarak gebe kalabilmeleri mümkün olmaktadır.<br /> <br /> <b>Kanser tedavisi görenler tercih ediyor</b><br /> <br /> Kanser tedavisi amacıyla kullanılan radyoterapi ya da kemoterapi gibi tedavi yöntemleri kadınlarda yumurtalık dokusuna zarar vererek yumurta rezervinin azalmasına ve doğurganlığın kaybolmasına yol açabilir. Böyle durumlarda tedavi öncesi yumurta hücreleri ya da dokusu dondurulup daha sonra kullanılmak üzere tüp bebek merkezlerinde muhafaza edilebilir. Ayrıca kandaki hormon değerleri ya da ultrasonla over rezervinin azaldığının tespitinde yumurtaların dondurulması ve saklanması mümkündür. Öncesinde dondurulan bu yumurtalar kişi evlendikten sonra eşinin spermleriyle birleştirilerek embriyo elde edilebilir. Bu embriyoların transferiyle kişinin de gebe kalıp doğum yapması mümkün olabilmektedir.<br /> <br /> <b>Yumurtalığın alınması gereken cerrahilerde kurtarıcı oluyor!</b><br /> <br /> Bazı durumlarda yumurtalıkta bulunan kitle ya da hastalıklar nedeniyle yumurtalık dokusuna cerrahi işlemler hatta yumurtalığın tamamen alınması da gerekebilir. Böyle bir durumda yine yumurta hücreleri operasyon öncesinde geliştirilip ultrason altında toplanarak tüp bebek merkezlerinde dondurulup saklanabilir. Bu tür cerrahilere bağlı olarak kişi yumurta üretimi azalmış ya da kaybetmiş ise, daha önceden dondurulan sağlıklı yumurtaları çözülüp sonrasında eşinin spermleriyle birleştirilerek embriyo haline getirilebilir. Bu embriyoların transferi ile gebelik elde edilebilir.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-44445715939697655592020-09-09T12:05:00.004+03:002020-09-09T12:05:14.667+03:00En koruyucu maske, kendi bağışıklık sisteminiz<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-QHORFPXqUzWt4OMZePxChjxa2hWOnYkhxcxkwxXzXH1cUdKB1lGUz-8HNDhymwFLz79WLJRFMandLUSnyYTnHKLTys5UOP41akgCQsbnKiAA1k46-woRC4k-vp4NUPDobY3505sKJXUw/s1600/En+koruyucu+maske%252C+kendi+ba%25C4%259F%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1kl%25C4%25B1k+sisteminiz.webp" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-QHORFPXqUzWt4OMZePxChjxa2hWOnYkhxcxkwxXzXH1cUdKB1lGUz-8HNDhymwFLz79WLJRFMandLUSnyYTnHKLTys5UOP41akgCQsbnKiAA1k46-woRC4k-vp4NUPDobY3505sKJXUw/s1600/En+koruyucu+maske%252C+kendi+ba%25C4%259F%25C4%25B1%25C5%259F%25C4%25B1kl%25C4%25B1k+sisteminiz.webp" /></a></div><div class="gmail_quote"><br /></div><div class="gmail_quote">Dünyayı etkileyen ve ülkemizde de vaka tespit edilen Corona virüsü özelinde görüş ve önerilerini paylaşan Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, "bu virüse karşı kişisel hijyen ve bağışıklık sistemi en önemli iki konu. Bağışıklık sisteminiz kuvvetli olursa ve hijyene dikkat ederseniz, korkmanıza gerek yok. En etkili maske, kendi bağışıklık sisteminizdir" dedi.<br /> <br /> <b>"Corona virüsü bağışıklık sisteminiz güçlüyse sizi öldürecek bir virüs değildir"</b><br /> <br /> Maalesef Corona Virüs her yere yayıldı ve ülkemizde de görüldü. Çoğunluk panik halinde. Öncelikle sakin olunması gerekir diyen Dr. Ümit Aktaş, "Corona virüsü bağışıklık sisteminiz güçlüyse sizi öldürecek bir virüs değildir. Herkes maske peşinde, maskeler karaborsaya düşmüş durumda. Unutmayın, bu virüse karşı en korucu maske, sizin kendi bağışıklık sisteminiz. Daha koruyucu bir maske yok. Metro istasyonlarında satılan kâğıt maskeler sizi korumaz. Bağışıklık sisteminizi güçlendirmeniz en önemlisi" dedi.<br /> <br /> Dr. Ümit Aktaş, Corona virüsünden korunmak için bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin yollarını sıraladı.<br /> <br /> İlk olarak zararlı besinleri hayatınızdan çıkarın. Beslenme son derece önemli. Beslenmeyi düzenlemek için hayatınızdan işlenmiş gıdaları çıkarın. Karbonhidratı beslenmenizden çıkarın, her türlü pakete girmiş gıdadan uzaklaşın.<br /> <br /> Ardından panik olmayın ve sakin olun. Stresli ve üzüntülü insanların bağışıklık sistemi zayıflar. Yaşam sevinciniz, enerjiniz yüksek olsun. Yaşam sevinciniz yüksek olmadan korunamazsınız.<br /> <br /> Üçüncü önemli konu; sigara gibi alkol gibi zararlıların hiç birine yaklaşmayın, bunlar bağışıklık sisteminizi zayıflatan en önemli faktörlerdir.<br /> <br /> <b>"Bağışıklığınızı güçlendirmek için sofranızdan eksik etmeyin"</b><br /> <br /> Bağışıklığınızı güçlendirmek için fermente gıdalarından faydalanın diyen Dr. Ümit Aktaş, "Ev yoğurdu, ev sirkesi ev turşusu, şalgam suyu bol bol tüketin. Bunlar hem antiviraldir hem de bağışıklık sisteminin ilk savunma duvarı olan probiyotikleri bol bol içerir.<br /> <br /> Bol yağlı beslenin. Zeytinyağı, tereyağı, iç yağ, kuyrukyağı sizin için son derece faydalı yağlardır. Etiniz kuzu eti, tavuğunuz köy tavuğu, balığınız deniz balığı olsun. Sebzelerin hepsini mevsiminde yiyin ve bol bol sakatat tüketin. Sakatatların hepsi, paça çorbası kemik suyu, bağışıklık sisteminizi güçlendirir. Sizi destekler. Unutmayın virüsten korunmak istiyorsanız 'En güçlü maskeniz, kendi bağışıklık sisteminiz" dedi.<br /> <br /> <b>"Beyaz sabun tercih edin"</b><br /> <br /> 60 yaş üstündeyseniz mecbur kalmadıkça evden çıkmayın ve toplu taşıma kullanmaktan kaçının, toplu etkinliklere gitmeyin diye öneride bulunan Dr. Aktaş, "Kişisel hijyeninize çok önem gösterin. Ellerinizi sık sık beyaz sabunla etkili bir şekilde yıkayın. Sıvı sabunlar sizi korumaz. Ellerinizi içeriden ve dışarıdan parmak aralarınıza girerek en az 20 saniye günde 10-15 kere yıkayın.<br /> <br /> <b>"Diyabet ve kalp damar hastaları daha dikkatli olsun"</b><br /> <br /> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJ8bpTBhtzSttWvOiwgpM9ipSgjnCqWpyamtIfkDYWfLNp9Y-Mwp0TBfRQmtV-Ug2t-kYkc1n4ximYUlVP5EEJ0Xl5_XuR7HZ1Nk6Qq_FNYUanH4_hvLewp8zoFckJWwJ4IlMHfJMpsnzo/s1600/1584080185_Dr._Umit_Aktas.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJ8bpTBhtzSttWvOiwgpM9ipSgjnCqWpyamtIfkDYWfLNp9Y-Mwp0TBfRQmtV-Ug2t-kYkc1n4ximYUlVP5EEJ0Xl5_XuR7HZ1Nk6Qq_FNYUanH4_hvLewp8zoFckJWwJ4IlMHfJMpsnzo/s200/1584080185_Dr._Umit_Aktas.jpg" width="192" /></a>"Bağışıklık sistemini zayıflatan en önemli hastalık diyabettir. Şeker hastalığınız varsa bağışıklığınız zayıftır. Bağışıklık sistemi kürlerini bol bol uygulamanız gerekir. Şeker hastalarının hepsinin karbonhidrattan, şekerden, tahıldan uzak durmaları gerekir. Aynı şekilde kalp damar hastaları, kanser hastaları bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullandıkları için zayıf bir bağışıklığa sahiplerdir. Bu hastaların kendilerini topluluktan tecrit etmesi gerekir. En önemli korunma yöntemi budur" dedi.<br /> <br /> <b>"Yanınızda karanfil taşıyın"</b><br /> <br /> Fermente gıdaların yanı sıra sofranızda bol bol çiğ soğan ve sarımsak bulunsun diyen Dr. Aktaş, "Kuşburnu bağışıklığınızı destekleyen en önemli meyvelerimizden biridir ve C vitamini deposudur. Ceviz, bağışıklığınızı destekleyen virüslere karşı koruyan en önemli gıdalardan biridir. Zerdeçal ve zencefil aynı şekilde antiviral besinlerdir. Brokoli'de bağışıklığı destekleyen besinler arasındadır. Fakat brokoliyi çiğ tüketmek gerekir. Yanınızda mutlaka karanfil taşıyın. Karanfil antibakteriyeldir" dedi.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-26889375082871347222020-09-09T12:04:00.002+03:002020-09-09T12:04:11.286+03:00Bipolar bozukluk hakkında bildiklerinizi unutun!<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf3-uErHz3u7iCXPgTkGrMIPaL4y9iosdptnhMpIYvWOTJTj7gWVNZT_YDSDcJ70CQSd2HQqZc3QidoAKkgtRs-ZgEKZ6Jp5nH_zpIvO2mAQvicL66U97oCZS4w5L_jbYyPfPBIQlsIIJh/s1600/Bipolar+bozukluk+hakk%25C4%25B1nda+bildiklerinizi+unutun%2521.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgf3-uErHz3u7iCXPgTkGrMIPaL4y9iosdptnhMpIYvWOTJTj7gWVNZT_YDSDcJ70CQSd2HQqZc3QidoAKkgtRs-ZgEKZ6Jp5nH_zpIvO2mAQvicL66U97oCZS4w5L_jbYyPfPBIQlsIIJh/s1600/Bipolar+bozukluk+hakk%25C4%25B1nda+bildiklerinizi+unutun%2521.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>"Manik depresif hastalık" ve "İki uçlu mizaç bozukluğu" olarak bilinen bipolar bozukluk, bireylerde; "mani-hipomani", "depresyon" ve "karma" olmak üzere çeşitli dönemleri kapsayan duygu durum atakları halinde görülüyor. </b><br /> <br /> Bipolar bozukluk hakkında doğru bilinen yanlışlara dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, hastalık sürecinde bilinenin aksine, sürekli ruh hali değişikliği yaşanmadığını, bipolar bozukluk hastalarının atak dönemleri dışında sağlıklı olduklarını ve evlenerek, doktor kontrolünde gebe kalabileceklerini vurguladı.<br /> <br /> Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, bipolar bozukluk hakkında önemli bilgiler verdi.<br /> <br /> <b>Bipolar bozukluk atakları, tamamen iyileşebilir!</b><br /> <br /> "Bipolar bozukluk; manik depresif hastalık, iki uçlu mizaç bozukluğu olarak da bilinen önemli bir psikiyatrik bozukluktur. 'Mani/Hipomani', 'Depresyon' ve 'Karma' gibi çeşitli dönemleri kapsayan duygu durum atakları ile karakterizedir" diyen Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı,<br /> <br /> "Bu dönemleri tanımlayacak olursak, depresyon; çökkünlük, mutsuzluk, hayattan keyif alamama, değersizlik düşünceleri, karamsarlık, konsantrasyon güçlüğü, halsizlik, vücut ağrıları, uyku, iştah değişiklikleri, intihar düşünceleri gibi belirtileri kapsarken; mani/hipomani ise taşkınlık, öz güvende abartılı artış, sinirlilik, konuşmada artış, fikir uçuşmaları, dikkatin çabuk dağılması, aşırı hareketlilik, çok para harcama, uygunsuz davranışlar, kolay risk alma, uyuyamama, yemek yeme ihtiyacında azalma, kavgacılık gibi işlevselliği belirgin bozan atak dönemleridir. Depresyon ve mani belirtilerinin bazılarının bir arada olmasına da 'karma dönem' denir. Hastalık ataklarla seyreder, atakların süresi ve şiddeti kişiden kişiye ya da yıllar içinde değişebilir. Ataklar çoğunlukla tamamen iyileşir; fakat bazı kişilerde kalıntı belirtiler denilen bazı semptomlar devam edebilir" şeklinde konuştu.<br /> <br /> <b>Bipolar bozuklukta doğru bilinen yanlışlar</b><br /> <br /> Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, "Bipolar Bozukluk ile ilgili bazı doğru bilinen yanlışları düzeltmekte fayda var" diyerek, şunları söyledi:<br /> <br /> "Hastalık sürekli ruh hali değişikliği gibi algılanmakta ya da çeşitli davranış sorunları yaşayan kişiler bipolar olarak isimlendirilmektedir. Bu tamamen yanlıştır, bipolar bir kişilik özelliği ya da davranış sorunları değildir, sanılanın aksine tedavi edilmesi gereken atak dönemleri dışında sağlıklıdırlar. Bunun dışında evlenemezler, çocuk sahibi olamazlar, çalışamazlar gibi damgalayıcı yanlış inanışlar da vardır, evlenme olgunluğuna erişen her birey gibi evlenebilirler, uyku düzenini bozan vardiyalı nöbetli işler dışında (atakların tetiklenmemesi için uyku düzeni önemli olduğundan) çalışabilirler, doktor kontrolünde gebe kalabilirler."<br /> <br /> <b>Ataklar, stresli dönemlerde tetikleniyor</b><br /> <br /> Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı, "Ataklar belli mevsimlerde; özellikle bahar ayları, askerlik gibi stresli dönemlerde, lohusalık gibi özel durumlarda tetiklenebilir. Hastalığın oluşmasında; genetik yatkınlıklar, beyinde biyolojik maddelerde değişiklikler, stres ve travmalar etkili olabilmektedir" diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:<br /> <br /> "Hastalık sıklıkla 20 li yaşlarda başlar. Genel olarak görülme sıklığı %1-2 civarındadır. Kadın ve erkekte bu sıklık benzerdir. Birinci derece akrabalarında hastalık olan kişilerde bu oran yaklaşık %8-9 lara çıkabilmektedir. Hastalıkta genetik yatkınlık çok önemlidir fakat fakat direkt genetik geçişten bahsedemeyiz. Özellikle çocuk ve ergenlik yaşlarda başlayan bipolar bozuklukta genetik yatkınlık daha da ön plana çıkmaktadır. Başlangıç yaşı 7-8'lere inebilmektedir. Bu yaşlarda tanı koyulması daha güçtür ve başka hastalık ya da durumlarla sıkça karışabilmektedir. Hastalık her yaşta 60 yaş üstü gibi ileri yaşlarda da başlayabilmektedir. Bu durumlarda bedensel başka hastalıklarla ilişkisinin araştırması, intihar riski, ilaç yan etkileri açısından yakından takip edilmesi gerekmektedir.<br /> <br /> <b>Aile desteği büyük önem taşıyor</b><br /> <br /> Bipolar bozukluk tedavisi atak tedavileri ve koruyucu tedavi olarak ikiye ayrılmaktadır. Atak tedavileri o sırada geçirilen depresyon/mani/karma döneme göre değişmektedir. Tedavi atağın şiddetine göre yatarak ya da ayaktan olabilmektedir. Tedavide kullanılan çeşitli ilaçlar olduğu gibi ek yöntemlere de başvurulabilmekte, bunlar; EKT, TMU, Deep TMU gibi tedavilerdir. Koruyucu tedavide ise duygu durum dengeleyici ilaçların yanı sıra psikoterapi desteği önemlidir. Ayrıca ataklardan korunmak için poliklinik takibi, önerilen şekilde ilaçların kullanılması, koruyucu ilaçların kan düzey takiplerinin yapılması, hastalığın öncül belirtilerinin tanınması, uykunun düzenli olması, alkol maddeden uzak durulması önemlidir. Ailelere de burada; hastaların tedavi konusunda desteklenmesi, hastalığı tanımaları ve tetikleyen faktörler, öncül belirtiler, ilaç yan etkileri, hastalıkta damgalanma gibi konularda bilgili olmaları, psikososyal destek vermeleri vb. görevler düşmektedir.<br /> <br /> <b>Kadınlarda hastalığın seyri, dönemlere göre farklılaşıyor</b><br /> <br /> Hastalıkta cinsiyet farklılıkları çok belirgin olmamakla birlikte depresif ve karma dönemler, mevsimsel yineleme kadınlarda daha sık görülmekte ve anksiyete bozuklukları gibi bazı diğer psikiyatrik hastalıklar ya da tiroid hastalıkları gibi tıbbi durumlar daha sık eşlik etmektedir. Kadınlarda hastalığın önemi gebelik, lohusalık ve menopoz döneminde farklılaşıyor. Lohusalık dönemi ve menopoz dönemi atakları tetikleyebilmektedir. Gebeliğin kendisi risk oluşturmamasına rağmen ilaç tedavilerinin durdurulması yine atakların tetiklenmesine neden olabilmektedir."<br /> <br /> <b>Gebelikte süreç nasıl ilerliyor?</b><br /> <br /> "Bipolar Bozukluk hastası kadınlar gebe kalmaya karar verdiğinde bunu psikiyatristi ile paylaşır, her hasta özelinde tedavinin ne şekilde devam edilmesi gerektiğine karar verilir. Gebelikte ilaç kullanımı hastalığın seyrine, atakların şiddetine ve tamamen hasta özelinde fetus-anne, kar-zarar değerlendirilmesine göre yapılır" diyen Yrd. Doç. Dr. Emre Tolun Arıcı,<br /> <br /> "İlaç tedavisinin tamamen kesilmesi karar verilirse; gebelik korunmasının bırakılması ilaçların tamamen kesilmesinden hekimin uygun gördüğü süre sonra olmalıdır. İlaç tedavisi kesilen hastanın gebelik sırasında psikoterapi desteği alması, uyku düzenine dikkat etmesi, stresten uzak durması koruyucu olabilir. Gebelik sırasında atak oluşmasından ve tedavi konusunda çaresiz kalmaktan hastalar genelde endişe duyarlar. Bu süreçte hastanın bilgilendirilmesi önemlidir. Yine hasta özelinde ve hastalığın şiddetine göre uygulanabilen tedaviler mevcuttur, annenin ve fetusun sağlığı burada gözönünde bulundurularak daha güvenli kabul edilen ilaç gruplarından ve en düşük dozlar tercih edilerek tedavi uygulanabilmektedir. İlaç tedavisi uygulanan gebeler daha sık psikiyatrik muayene ve kadın doğum kontrollerinden geçmesi, ilacın kandaki düzeyinin takibi önerilir. İlaç tedavileri dışında TMU tedavisi uygun hastalarda fetusu etkilemeden uygulanabilecek güvenli bir tedavi yoludur. EKT tedavisi ve klinik yatışlar yine gebelikte özellikle şiddetli ataklarda başvurulan tedavi yollarıdır. Hasta ilaç kullanırken gebe kaldığını farkettiyse en kısa sürede doktoruna başvurmalıdır, bazı ilaçların hemen bırakılması gerekebilmektedir" diye konuştu.<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-81066918414962182012020-04-06T21:18:00.000+03:002020-04-06T21:18:03.818+03:00Kırık kalp sendromu kalp krizi kadar tehlikeli<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidrIiZqiSy9aGS9tSph4bS8TTZsZZszk6DwRObJxorTNFf5zndO9x9dVyqT9dXY-M4zmLEpSWOt3fxLR1JnvP4_6W8vTxK3SD6lQ8bf51kLqjC1R0NSsC_w0EsxtIqvvGg3pXCu-ZeGzU/s1600/1519113883_3+%2528800+x+534%2529.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidrIiZqiSy9aGS9tSph4bS8TTZsZZszk6DwRObJxorTNFf5zndO9x9dVyqT9dXY-M4zmLEpSWOt3fxLR1JnvP4_6W8vTxK3SD6lQ8bf51kLqjC1R0NSsC_w0EsxtIqvvGg3pXCu-ZeGzU/s1600/1519113883_3+%2528800+x+534%2529.jpg" /></a><b>Kalbimiz ana rahminden başlayarak hayatımızın sonuna kadar milyonlarca kez atıyor. Tüm yaşamımız boyunca tıkır tıkır bir saat gibi işleyen kalbimiz, keşke hep sağlıkla ve sevgiyle atsa... </b><br />
<br />
Ancak istatistikler maalesef öyle demiyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre; 2014 yılında dünya çapında 10 milyon kişi (tüm ölümlerin yüzde 37'si), ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı 2016 verilerine göre; 163 bin kişi (tüm ölümlerin yüzde 40'ı) kalp ve damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. Öte yandan ülkemizde yılda yaklaşık 300 bin kişi kalp krizi geçiriyor.<br />
<br />
Gelinen bu noktada, çağımızın en önemli sağlık problemlerinden biri olan kalp hastalıklarına dikkat çekmek için Acıbadem Kadıköy Hastanesi'nde, moderatörlüğünü hastanenin Direktör Yardımcısı Vildan Ortaç'ın yaptığı "Kalbiniz Sevgiyle Atsın" başlıklı sağlık söyleşisi düzenlendi. Kalp hastalıkları ve sağlıklı yaşam için bu hastalıklardan korunma yollarının tüm yönleriyle ele alındığı söyleşide Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Refik Erdim, son yıllarda adını sıkça duyduğumuz ve özellikle kadınları tehdit eden Kırık Kalp Sendromu'nun kalp krizi kadar tehlikeli olduğuna dikkat çekerken, Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Selçuk Görmez de "Kalp sağlığı için sigara, hareketsizlik ve bilinçsiz beslenmeden uzak durun" dedi. Söyleşinin ardından katılımcılar, yoga eğitmeni Merih Kenet ile kalp yogası yaparak keyifli anlar geçirdiler.<br />
<br />
<b>Kalp krizini taklit ediyor</b><br />
<br />
Nefes darlığı ve göğüs ağrısı yakınmaları oluştuğunda hemen hepimizin aklına kalp krizi geliyor. Ancak bu belirtiler özellikle son yıllarda adını sıkça duymaya başladığımız Kırık Kalp Sendromu'nun da habercisi olabiliyor. Kırık Kalp Sendromu'nun başlangıç belirtilerinin kalp krizini taklit ettiğini belirten Doç. Dr. Refik Erdim "Kesin tanı ise kalp anjiyosuyla konulabiliyor. Kalp krizinde anjiyo sonucunda kalp damarlarında tıkanıklık saptanırken, kırık kalp sendromlu hastaların damarları ise tamamen açık oluyor" dedi.<br />
<br />
<b>Duygusal stres kalbi kırıyor</b><br />
<br />
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Refik Erdim, Kırık Kalp Sendromu'na yol açan en önemli etkenlerin ise duygusal ve fiziksel stresler olduğunu söyledi. Örneğin eş veya sevgiliden ayrılma ya da onları kaybetme, herhangi bir olayda aşırı korkuya kapılma, iş kaybı veya şiddetli bir tartışma gibi duygusal stresler Kırık Kalp Sendromu'nun gelişmesine neden olabiliyor. Fiziksel streste ise; ağrılı diş çekimi, cerrahi operasyon veya tıbbi işlemler bu sendromu tetikleyebiliyor. Doç. Dr. Refik Erdim istisnai durumlarda piyangodan para kazanmak veya iş başarısı gibi ani ve aşırı heyecana yol açan mutlu olaylardan sonra da bu sendromun gelişebileceğine işaret etti.<br />
<br />
<b>Kadınlarda 9 kat fazla görülüyor</b><br />
<br />
Dünyadaki sıklığı net olarak bilinmese de acil servise kalp krizi şüphesi ile başvuran hastaların yaklaşık yüzde 2-3'ünde Kırık Kalp Sendromu tespit edildiğini söyleyen Doç. Dr. Refik Erdim, en riskli grubun da kadınlar olduğuna dikkat çekti. Özellikle menopoz sonrası östrojen hormonunun azalmasına bağlı olarak riskin arttığına işaret eden Doç. Dr. Refik Erdim bu sendromun menopoz sonrası kadınlarda erkeklere göre 9 kat daha fazla gözlendiğini ifade etti. Ayrıca daha önceden anksiyete veya depresyon gibi psikiyatrik hastalığı olanlarda da Kırık Kalp Sendromu görülme oranının arttığını söyledi.<br />
<br />
<b>Ciddi ritim bozukluğuna neden olabilir</b><br />
<br />
Kırık Kalp Sendromu'nda, adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarının kalp kası üzerinde olumsuz etkileri sebebiyle kalbin uç kısmı kasılma yeteneğini kaybederek balonlaşıyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Refik Erdim kalp kasındaki kasılma kaybına bağlı olarak kalpte ciddi ritim bozukluğu, kalp yetmezliği ve şok gelişebildiği, hatta hastanın hayatını kaybedebileceği uyarısında bulundu. "Tedavide en önemli kısım stresin azaltılması ve ilaç tedavisidir" diyen Doç. Dr. Refik Erdim bu yöntemlerle sendromun 3-4 hafta içinde kontrol altına alınabildiğini anlattı.<br />
<br />
<b>Aşk ve sevgi riski azaltıyor</b><br />
<br />
Kırık Kalp Sendromu'nun ortaya çıkmasına adrenalin ve kortizol gibi stres hormonları sebep olduğu için bu hormonların seviyelerinin azaltılması, endorfin gibi mutluluk hormon seviyelerinin artırılması riski düşürüyor. Sevgi dolu ve mutlu ortamlarda yaşayan kişilerde Kırık Kalp Sendromu'nun daha az görüldüğüne işaret eden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Refik Erdim, "Örneğin aile desteği çok önemli. Öyle ki kalabalık yaşayan bireylerde yalnız yaşayan bireylere göre stres hormonları düzeylerinin daha az, mutluluk hormonlarının daha yüksek olduğu yıllardır biliniyor. Bunların yanı sıra aşk ve sevginin mutluluk hormonu seviyelerini artırarak hastalığa yakalanma riskini azalttığı da yapılan çalışmalarda gösterildi. Bunların yanı sıra arkadaşlarımız ve sevdiklerimizle daha fazla görüşmeli, mutlu olduğumuz işte çalışmalı veya hobilerimizi ihmal etmemeliyiz." diyor.<br />
<br />
<b>Kalbin üç düşmanına dikkat!</b><br />
<br />
Türkiye'de uzun yıllardır kalp ve damar hastalığı özellikle Batı Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında 5-6 yıl daha erken görülüyor. Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Selçuk Görmez bu artışta temel nedenlerin sigara kullanımı, hareketsiz bir yaşam ve bilinçsiz beslenme olduğuna dikkat çekiyor. Sağlıklı ve uzun bir yaşam için özellikle bu 3 faktörden uzak durulması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Selçuk Görmez kalp hastalıklarını önlemek için alınması gereken önlemleri şöyle anlattı: "Kalp sağlığımız için haftada 5 gün 30 dakika süreyle düzenli ve tempolu yürüyüş, bisiklet veya yüzme gibi aktiviteler yapmamız çok önemli.<br />
<br />
Akdeniz tipi taze sebze ve meyve ile Omega 3'den zengin beyaz et ağırlıklı beslenmeye mutlaka özen göstermeliyiz. Bunun aksine uzun raf ömrüne sahip paketlenmiş market ürünlerinden ve aşırı tuz ile trans yağ içeren besinlerden ise uzak durmalıyız. Olabildiğinde stresten kaçınmalı, en az 7-8 saat kesintisiz uyumayı alışkanlık haline getirmeliyiz. " Hiçbir yakınma olmasa bile düzenli olarak rutin muayeneden geçmenin son derece önemli olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Selçuk Görmez, bunun yanı sıra kalpte oluşan sinyalleri dikkate alıp zaman kaybetmeden bir hekime başvurmanın da yaşamsal önem taşıdığına dikkat çekti.<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-73310283722076983162020-04-06T21:17:00.001+03:002020-04-06T21:17:24.270+03:00Jöle saç döker mi, yumurta saç dökülmesini önler mi?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1b8afOu61mCts6aUbyylTdDC414BHLSsuNC8UzBOHGg_InA7bafB07IPYS68pEyS6irOL4E2EaTOrVjz7BgoosETMBcNrU-xbf9jT4Oevm-jczsRO9oO3BohBBBHjuLAKQfW5o8Hiacg/s1600/J%25C3%25B6le+sa%25C3%25A7+d%25C3%25B6ker+mi%252C+yumurta+sa%25C3%25A7+d%25C3%25B6k%25C3%25BClmesini+%25C3%25B6nler+mi+%2528800+x+451%2529.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi1b8afOu61mCts6aUbyylTdDC414BHLSsuNC8UzBOHGg_InA7bafB07IPYS68pEyS6irOL4E2EaTOrVjz7BgoosETMBcNrU-xbf9jT4Oevm-jczsRO9oO3BohBBBHjuLAKQfW5o8Hiacg/s1600/J%25C3%25B6le+sa%25C3%25A7+d%25C3%25B6ker+mi%252C+yumurta+sa%25C3%25A7+d%25C3%25B6k%25C3%25BClmesini+%25C3%25B6nler+mi+%2528800+x+451%2529.jpg" /></a><b>Saç dökülmesi, kadın-erkek fark etmeksizin pek çok kişinin sorunu... Vitamin eksikliği, genetik faktörler, bazı iç hastalıkları ve hatalı uygulamalar saç dökülmesine sebep olabiliyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Seher Küçükoğlu Cesur önemli bilgiler verdi…</b><br />
<b><br />
</b> Saç dökülmesi çok sık karşılaştığımız bir problem. Bunun için mutlaka doktora gidilmesi gerekir. Çünkü saç dökülmelerinin farklı sebepleri vardır. Hastaların mutlaka tetkik edilmeleri gerekir. 'Benim saç dökülmem var krem süreyim, sarımsak süreyim…' demekle olmaz. Mutlaka doktor tarafından saç dökülmesinin tipi belirlenmelidir ve çıkacak sonuca göre tedavi planı hazırlanmalıdır.<br />
<br />
Uzmanlar günde yüz tel saç dökülmesini normal olarak kabul ediyor ancak; yüz telden fazla dökülen, kıyafetlerimizden veya yatağımızdan sürekli toplamak zorunda kaldığımız saçlar konusunda uyarıyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Seher Küçükoğlu Cesur, "Saçın günde yüz tele kadar dökülmesi normal olarak kabul edilir. Kişi sabah yataktan kalktığında yastığında dökülmüş saçlar görüyorsa, üzerindeki kıyafetten sürekli saç toplamak zorunda kalıyorsa, saçlarında incelme ve/veya seyrelme varsa mutlaka bir uzmana başvurmalıdır" dedi.<br />
<br />
<b>ÖNEMLİ BİR SORUN, CİDDİYE ALIN!</b><br />
<br />
"Tiroit hastalığı da saç dökülmesi yapabiliyor" diyen Yrd. Doç. Dr. Cesur şöyle konuştu: Bazen saç dökülmesi şikâyetiyle gelen hastanın tiroit problemi olduğunu buluyoruz. Lupus dediğimiz bazı bağ dokusu hastalıkları var. Bunlarda da hasta bize saç dökülmesi diye gelir. Yaptığımız bazı tetkikler sonucunda hastada lupus hastalığı olduğunu görürüz ve hastayı o ilgili doktora yönlendiririz. Yani saç dökülmesi deyip geçmemek, mutlaka hekime başvurup, dökülmenin sebebini araştırmak gerekiyor.<br />
<br />
<b>SEZARYENDEN SONRA DÖKÜLEBİLİR</b><br />
<br />
Saç dökülmesinin farklı sebepleri vardır. Bunlardan biri doğumdan sonra hormonların değişmesidir. Sezaryen ile doğum yapan kişilerde ise anesteziye bağlı olarak saç dökülmesi olabilir. Doğum sonrası emzirmeye bağlı vitamin eksikliği sebebiyle de dökülmeler oluşabilir. Genellikle doğumdan sonra 3'üncü veya 4'üncü ayda çoğu annede saç dökülmesi görülür.<br />
<br />
<b>FÖN-MAŞA DÜŞMAN BAŞA!</b><br />
<br />
Öte yandan jöle, sprey gibi ürünler saç dökülmesine sebep olmaz. Ancak; düzleştirici, maşa veya fön makinesi kullanmak, saçı dışarıdan müdahale ile sürekli çekmeye bağlı olarak dökülmelere sebep olur. Aynı zamanda saça yüksek ısı uygulandığında da saçın yapısı bozulur. Saçın bu tarz uygulamalara çok fazla maruz bırakılmasını önermiyoruz.<br />
<br />
<b>VÜCUDUNUZ KADAR SAÇINIZI DA BESLEYİN!</b><br />
<br />
Eğer saç dökülmesi semptomatik alopesi yani genel saç dökülmesi ise; kişiye mutlaka kan tahlili yapılır ve kişinin vitamin değerlerine bakılır. Eksik olan vitaminler belirlenir ve yerine konur. Saç sağlığı için özellikle et grubunda bulunan demir vitamini, tahıl grubunun içerisinde bulunan B12 vitamini, yeşil sebzelerde bulunan folik asit ve yumurtada bulunan biyotin değerleri önemlidir. Ayrıca şu noktalara dikkat edilmelidir…<br />
<br />
* Saçlarla çok oynanmamalı ve saçlara sıcak uygulamalar yapılmamalıdır.<br />
<br />
* Yaz aylarında, özellikle yoğun güneş sebebiyle kuruyan saçlar mutlaka nemlendirilmelidir.<br />
<br />
* Dengeli ve düzenli beslenmeye özen gösterilmelidir.<br />
<br />
* Dökülme fark edildiğinde erken müdahale edilmelidir. Çünkü erken müdahale saçların çabucak toparlanmasına yardımcı olur.<br />
<br />
*Saç dökülmesi bazı şampuanlar ve damlaların yanı sıra mezoterapi veya PRP uygulamaları ile durdurulabilir.<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-81529371016773929282020-04-06T21:16:00.001+03:002020-04-06T21:16:45.791+03:00Evlilik Obeziteyi Artırıyor!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkYvoM3eto6bu_EWHF0EoRmQSunC5klPwEkN85la7NaY3is89Pb1C97j9Tk-XuHVjqOmTnCxUfL-qimctf2ZaLyTAFsXI0IndqJEk1X_oogpgtyxlxvKp47JX2BnTu6qwk48t5chglX9A/s1600/Evlilik+Obeziteyi+Art%25C4%25B1r%25C4%25B1yor%2521.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkYvoM3eto6bu_EWHF0EoRmQSunC5klPwEkN85la7NaY3is89Pb1C97j9Tk-XuHVjqOmTnCxUfL-qimctf2ZaLyTAFsXI0IndqJEk1X_oogpgtyxlxvKp47JX2BnTu6qwk48t5chglX9A/s1600/Evlilik+Obeziteyi+Art%25C4%25B1r%25C4%25B1yor%2521.jpg" /></a><b>ARGEV Obezite Araştırması'nın sonuçlarını II. Ulusal Aile Hekimleri Kongresi'nde açıkladı. </b><br />
<br />
Araştırma sonuçlarına göre obezite görülme oranı yüzde 44, neredeyse her iki kişiden biri obezite riskiyle karşı karşıya. Obezite görülme riski kadınlarda erkeklere göre 1,9 kat daha fazla. Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri de evliliğin obeziteyi artırdığı gerçeği. Evli olanlarda obezite görülme riski bekârlara oranla 1,5 kat daha fazla<br />
<br />
Türkiye Aile Hekimliği Araştırma Geliştirme Eğitim Vakfı (ARGEV), bu yıl ikinci kez Aile Hekimleri Kongresi'ni 700 aile hekiminin katılımıyla Antalya Titanic Deluxe Hotel'de geçekleştirdi. Bu yıl kongrenin ana teması ülkemizde görülme sıklığı her geçen gün artan obezite olarak belirlendi. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında; çarpıcı sonuçların çıktığı 'ARGEV Obezite Araştırması' ilk kez kamuoyu ile paylaşıldı.<br />
<br />
ARGEV Obezite Araştırması'nın sonuçlarını ARGEV Başkanı Dr. Murat Girginer ile ARGEV Yönetim Kurulu Üyeleri Doç. Dr. Olgun Göktaş, Dr. Tolunay Demirdamar ve Dr. Alp Oktay açıkladı.<br />
<br />
<b>Obezite en çok kadınları etkiliyor</b><br />
ARGEV'in obezite araştırmasının sonuçlarına göre; obezite en çok kadınları tehdit ediyor. Kadınlarda obezite görülme riski erkeklere kıyasla 1,9 kat daha yüksek. Araştırmanın ulaştığı bulgulardan bir diğeri ise; evli olanlarda obezite görülme riskinin bekârlara oranla 1,5 kat daha fazla olduğu.<br />
<br />
<b>Diyabet, hipertansiyon ve kolesterol hastaları dikkat</b><br />
Araştırmanın sonuçlarına göre tip II diyabet, hipertansiyon ve kolesterol hastaları obezite için risk taşıyor. Bunun yanı sıra sigara kullanan ve hipotiroidi değişkenlik gösteren bireylerde de obezite görülme sıklığı artıyor. Obezite görülme oranı hipertansiyon hastalarında 1,9, kolesterolü yüksek hastalarda 1,2 ve hipotiroidi olan hastalarda 1,2 kat daha fazladır. Sigara içen bireylerde obezite görülme sıklığı içmeyenlere göre 1,2 kat daha yüksek olurken, antidiyabetik ilaç kullananlarda 1,6 kat daha fazladır.<br />
<br />
<b>Obezite salgını insan ömrünü kısaltıyor</b><br />
Ülkemizde görülme sıklığı hızla artan obeziteyle ilgili ARGEV Başkanı Dr. Murat Girginer şunları söyledi: "Dünya Sağlık Örgütü'nün 2017 yılında açıkladığı rakamlara göre tüm dünyada obezite salgın bir hastalık gibi artıyor ve bu konu tüm dünyanın gündemini tehdit eden bir sağlık sorunu haline geldi. Obezite için ülkemizde şişmanlık denilip geçilebiliyor oysa obezite çok dikkat edilmesi gereken sinsi bir hastalık. İnsanların yaşam kalitesini ve yaşam süresini bile derinden etkiliyor."<br />
<br />
<b>Obezite görülme oranı yüzde 44</b><br />
ARGEV olarak Türkiye'nin obezite tablosunu ortaya koymak üzere bir araştırma yaptıklarını belirten Dr. Girginer, bu kapsamda hem doğudan hem de batıdan yoğun göç aldığı için Türkiye'yi temsil yeteneği olan Bursa'yı örneklem aldıklarını belirtti. Girginer, toplam 17 bin 812 kişi üzerinde beden kitle indekslerini inceleyerek araştırmayı tamamladıklarını söyledi.<br />
<br />
ARGEV Başkanı Girginer, çalışma ile Dünya Sağlık Örgütü'nün bel çevresi kriterine göre obezite görülme oranının yüzde 44 olduğu sonucuna ulaştıklarını vurguladı. Girginer, neredeyse her iki kişiden birinin obeziteyle mücadele ettiğini ve bu durumun önüne geçilmesinin sağlıklı bir toplum için son derede kritik olduğunun altını çizdi.<br />
<br />
Dr. Girginer, beden kitle indeksi kriterine göre obezite gelişimini etkileyen risk faktörleri arasında; yaş, cinsiyet, medeni durum, obezite öyküsü ve eğitim düzeyini sıraladı.<br />
<br />
<b>Obeziteden korunmak için tavsiyeler</b><br />
ARGEV Başkanı obeziteden korunmak için tavsiyelerde de bulundu. Dr. Girginer, ilk yapılması gerekenleri hareketsiz yaşamdan uzaklaşmak ve beslenmeye dikkat etmek şeklinde açıkladı. Girginer sözlerine şöyle devam etti: "Hareketsizlik yaşam tarzımız olmaya başladı, bunu değiştirmeli egzersizi hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Alışveriş merkezine arabamızı park ederken kapıya en yakın olan yeri tercih ediyoruz; oysa biraz daha geriye park edip yürüyebiliriz. Otobüsten evimizin bir durak öncesinde inip yürüyebiliriz. Bunun dışında öğünlerimizi seçerken çok dikkatli olmalıyız.<br />
<br />
Güne kahvaltı yaparak başlamak son derece önemli. Karbonhidratı öğle yemeğinde tüketmeliyiz ki gün içinde o enerjiyi yakmak için vücudumuza bir şans verelim. Akşam yemeklerinde karbonhidratlı gıdaları soframıza koymamalıyız bunun yerine protein ağırlıklı beslenmeliyiz. Raf ömrü uzun, paketli gıdalardan uzak durmalıyız. Su tüketimimize dikkat etmeli günde yaklaşık 8 bardak su içmeliyiz. Yemekleri tabağımıza yiyebileceğimiz kadar alıp, yavaş yavaş tüketmeliyiz. Besin çeşitliliğine dikkat etmeli ve her besin grubundan dengeli bir şekilde beslenmeliyiz."<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-698014986917027526.post-31401380195703312972020-04-06T18:40:00.000+03:002020-04-06T18:40:02.746+03:00Kilo vermenin tam zamanı diyoruz<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPondPYnq5SDLui5P0wXhiMTJcoNRVx9EMAjVrcqSo1dD7zjQyVmzny0tbqGY7WyJoUDIE5EQlr_5jw1We8xSe5LvkaMR_QfZVdMVL67tpTD0yWZQ-g3g4s7JmOK2wRx9qlW9rm1MZNGRo/s1600/kad%25C4%25B1n%25C4%25B1n+ajandas%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="480" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPondPYnq5SDLui5P0wXhiMTJcoNRVx9EMAjVrcqSo1dD7zjQyVmzny0tbqGY7WyJoUDIE5EQlr_5jw1We8xSe5LvkaMR_QfZVdMVL67tpTD0yWZQ-g3g4s7JmOK2wRx9qlW9rm1MZNGRo/s1600/kad%25C4%25B1n%25C4%25B1n+ajandas%25C4%25B1.jpg" /></a>Diyet yapmak kilo vermek istiyorsunuz fakat nasıl yapacağınızı nasıl ilerleyeceğinizi bilmiyor musunuz? Kilo vermek için neler yapılmalı? Göbek eritmenin kolay yolları neler diye düşünüp duruyorsanız <b>Kadının Ajandası</b> olarak sizlere bu konuda destek olacağız.<br />
<br />
Ücretsiz diyet listeleri, zayıflamanın püf noktaları ve hatta en hızlı göbek eritme yöntemlerini sizlerle paylaşacağız. Kadının Ajandası <b><a href="https://www.kadininajandasi.com/" target="_blank">diyet</a></b> uygulamamızı ücretsiz indirerek ilk adımı atmış olursunuz. Diyet uygulamamızda zayıflama, kilo verme ile ilgili bilgileri anında size bildir gelir. Bunun yanında egzersizle göbek eritmek için harekete geçmiş olursunuz.<br />
<br />
Göbek eritmek için özel tarifler, kürler, detoks sularını da sizlerle ücretsiz paylaşacağız. Zayıflamak <b><a href="https://www.kadininajandasi.com/" target="_blank">kilo vermek</a></b> için tüm desteğimiz sizlerle olacak. <br />
<br />
Diyet yaparken hangi hataları yapmamanız gerekiyor. Hangi yiyecek daha hızlı yağ yakar konularından da bahsetmiş olacağız sizlere bu da sizin daha hızlı kilo vermenizi yağ yakmanızı sağlayacaktır.<br />
<br />
Sağlıklı beslenerek kilo vermek en ideal yollardan biridir. Süreç uzun olsa da kilo vermenizi kalıcı hale getirecektir. Hayatınızı düzene koyduğunuzda siz de farkına varacaksınız ki her şey daha güzel ve ilerlemek daha kolay. Tabi beslenme sadece kilo vermek için yeterli olmayacaktır. Diyetle ve düzenli beslemenin yanında göbek eritmek istiyorsanız mutlaka hareket ve egzersizleri de hayatınıza almanız gerekmekte. Her gün en az 10000 adım atmanızı tavsiye ederiz yapabiliyorsanız uygulamamızdaki egzersizleri de yapıp bu süreci hızlandırabilirsiniz.<br />
<br />
<b><a href="https://www.kadininajandasi.com/" target="_blank">Diyet</a></b>, egzersizle beraber gücüne güç katar ve size kilo verme yolunda ekstra kilo kaybı yapmanızı sağlar. Tabi bunları yaparken bol bol su içmeyi de unutmamamız gerekiyor. Göbek eritmek için yağları dışarı kolayca atabilmemiz için bol bol su içmeliyiz.<br />
<br />
Fazla kilolarınızdan kurtulurken motivasyonunuzu bozan insanlardan uzak durmanız kilo verme sürecinize katkı sağlayacağını unutmayınız. Diyet arkadaşı seçerseniz bu yolda daha hızlı ve başarılı şekilde kilo verebilirsiniz.<br />
<br />
Bu arada kendinizi aç bırakarak kilo vermeyi kesinlikle düşünmeyin bu en büyük hata olacaktır. Kilo vermek için en önemli kural sağlıklı ve düzenli beslenmektir. <br />
<br />
<b>Kadınının Ajandası</b> ile diyet için hazırsanız başlayabiliriz. Kilo vermenin tam zamanı diyoruz ve başlıyoruz.<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0